Kaptırdım Rüzgara ağrılı yanlarımı
Soyundum tüm acılı yollarımı
Hayata düşülen iğreti notlarımı
Büyüttüğüm hayatı yok ettiler
Şimdi Yağıyorum içimin kurak topraklarına
Yabansı düşlere dalan korkulu bir uyku
Şehirlerde dolaşan acılı bir çocuk gibi
Rengini bulmaya çalışan bir resim
Acısını paylaşmaya çalışan bir yaşlı gibi
Hayatımıza sokuşturduk Tüm gördüklerimizi
Yorgun bir düş…
Sayılanan bir hayat…
Ve Yaralanmış bir yürekle
Tüm zamanlardan uzaklaştım
Dağları,denizleri,ovaları,dereleri
her şeyi bir bir sildim ömrümün sessiz derinliğinden
Kalpte bir avuç ten hikâyesi
Ve rap rap yürüyen askerlerin ayak sesleri
Adını koyamadığımız karanlık yerlerimiz
Ve bize Mukaddes Kitabı hatırlatan Çan sesleri
Bir sürü tren var göğsümüzde saklı
Şehirde bir çocuk saklı kaldı
Atlara binildi cesaretle ve korkusuzca
Ellerde kırbaçlar ve kılıçlar
Yüründü Yanlışlara ve Zalimlere doğru
Asi bir Küheylan ateş taşır yüreğinde
Dünyanın yüzüne sürülmüş insanlık izleri
Kemiklerimiz kırıldıkça acı içimize sokulmuş
Bir çocuk kelimesi kadar tarihsiz
Yaşlı bir insan kadar yüklü yaşamak
Serilmiş yumuşak yüzlü şehirler
Kurşun değdi beynimin hücrelerine
Demir gibi adı vardı gerginliğin
Suya Ses veren
Toprağa koku veren
Gel uyandır acıyla sertleşen merhameti
Ağırlaşan yaşamak nerdesin
Yanında durur insanlık sesleri
Oyun nereden getirildi çocuklara
Korunan eşyaların içindenmi…
Boz bulanık yürür sevdalar kentte
Dünya yerleşti içime usulca
Heyecanlarım yaşadıkça sessizleşti
Toprak oldu yüreğim
Ruhum nefisleşti
Benliğim nasırlaştı toprakla
Yağmur yüzlü çocuklar var.
Güneşi nefessiz bırakan yüzler var.
Varoluşumuza dokunan iğreti yollar var.
Varolmanın sabahı var içimizde
Dört duvar arasında bir yol çizdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!