Kayaydım önceden…
Oysa şimdi,
rüzgârların incittiği
bir kum tanesiyim;
aşındıkça canı yanan…
her sabah horozlar öttüğünde
dallarına kuşlar konsun isterim
ve her yeni gün gülümsese yüzüne
güneş seni selâmlasa derim
bir yaşayıp bin düşünsem ve haykırsam
“insan âşık olmalı yeniden imkânsıza inat”
ilk aşklar
okulda başlar.
hülyalı bakışlar,
gizli kaçamaklar.
zorla alınan izinler,
çiçeklerin arasında kaybolacağız bugün
düzelt sandalyeleri garson bey
ser masanın örtüsünü
getir bize demli birer çay
salıncakta sallandık diye de gülme sakın
çocuğuz biz bugün
Toz toprak içinde dizleri yaralı çocuklar,
Hep güneşe çevrili temiz pak yüzleri
Güzeldi çocukluğumun yazları, güzleri…
Mağrur pozlarla begonyalar,
Küpe çiçekleri mahcup, başları önde
Kıymıklı çıtalarını özenle birbirine bağlayıp,
Dünya yukarıdan daha iyi gözüksün diye
Kuyruğunda rengârenk düşsel bir umutla
Gökyüzüne saldığımız uçurtmadır çocukluk…
paket taşları döşendi serin sokaklara
derin denizleri seyretti papatya kokan evler
yakamozlar eşliğinde çekilirken ağlar
balıklar güvertelere
sintinelere sığındı duygular
bazen sevecendi hayat
şehrime gel…
gel buraları yağmurlu
çevir gökyüzüne yüzünü bak
sırılsıklam bir sağanak
yokluğunu yıkıyor;
- sessiz sessiz...
seni düşünüyorum bu gece
gözlerim dalmış enginlere
sensizliğin sessizliği çıldırtıyor
yokluğunun izbe dehlizlerinde
kayboluyorum bu gece
her bahar dalı çiçeklendiğinde
ağacın aklına meyve düşer
ustası olur hayatın
tırtıl dut yaprağını dişler
uzaklaşıverir gözden
kozasını itinayla örer




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!