Çocukken kandırdın beni
evim sandım seni
büyüdükçe aydım
kuyularını kazdım
kazdıkça tanıdım seni
ilk tongaya düşeli
Bir hiçtim düş oldum
kalem düştü bir ele
yazın oldum
bir satır kayıttım şimdi
evren kitaplığında
okundum söz oldum
Bükülmüş ipliği ruhumun
sarılmış ruhuna
gerçekliğimiz bir oyun
ayrılığımız yanılsama..
Önceden boyadık iplikleri
kaderimiz dokunsun,
Toplanmış eski insanlar*
bir masanın başına,
yemekleri tabaklarında,
erken doğan kız çocuğu, büyüdü mü ola,
korunuyor onların arasında,
biraz da safça.
yazasım var olan biteni
yörem bir kalın duvar gibi
yıkasım var
silesim var usumda kayıtları
aklım bir deli örümcek ağı
Yokuşlar çıkıyor içimde karşıma
Zeytinlik, Gültepe,
Levent yokuşları gibi..
Koşturarak çıkardım o zamanlar
Boğaziçi Karakolu göründü mü
Yokuş bitmiş demekti..
Derin okyanuslar gibiyiz..
Balıkız, yosunuz, suyuz..
Bitmek tükenmek bilmez
Sonsuz hazinemiz..
Derinlere dalmaya korkarız..
Balık olmaya, yosun olmaya..
Sen değil miydin beni sende saklayan
ben değil miydim seni bende saklayan
oynadığımız bir oyundur göçmeden dünyadan
sen bende, ben sende ne isek, gidemeyeceğiz bulmadan..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!