Sözün kifayetsiz kalması gibi,
Bir mayıs düşün,
Boğazlarda düğüm yarım kalanlar,
Bahsi ciğere işleyen,
Hüznü bahara küstüren,
Yağmur damlasında gizli hatırası,
Bu kaçıncı aşk?
Bu kaçıncı kadın?
Tazeydi daha kimisi.
Kimisi de olgun.
Şimdi ise hepsi,
Mazi gibi solgun.
Bungun bir sıcak, toprağım tütün kokulu
Ve çamların altında uyumaktan aldığım haz
Göğümde çivilenmiş yıldızlarla dolu
Ne güzel mevsimdi eskiden yaz
Göç etmekte zaman kanatlar altında
Göz yitiği bir sevda hatırımda,
Acemi cilveleriyle masum bir kadın,
Utangaçlığını takınmış tam da şu anda.
Gülümsüyor hayali karşımda.
Dudakları var şehvetli ve ipince.
Müstehcen bir ifade takınıyor bakışları.
Anladığımda zalimliğini insanların,
Uzaklaşsam, kaçsam her şeyden;
Kapıyı çarpıp çıksam uzaklara,
Bıraksam kendimi işlemeyen zamanlara,
Beyaz bir düş görsem,
İçinde senin olduğun,
                                                  Sevdiğim Kadına... 
Takvimler, İki bin on beşi şubatın
Bir kuş misali pır pır iki yürek,
Gölgeleri salınmakta çamların,
Ayaklarımızın altında titreyerek.
Sen de oturdun hayatlar kazınmış sıralara,
Okumaktan yılmadın inat zorluklara,
Kar kış demedin öğretmenine koştun.
Bir gün onun gibi öğretmeye ant içtin.
Yıllar, sınavlar, sancılı bekleyişler.
Toprak meselesi değildi aramızdaki.
Alacak verecek davası değildi.
Kan davası hiç değildi kanımca.
Yok, yok değildi bir şey aşktan başka.
İlk Orhan Veli garipsedi bizi.
Ve uzaklarda bıraktık sevdiklerimizi, 
Bir ağustos ortasında vurduk yollara kendimizi,
Üç beş nöbetlerinde haykırdık doğan güneşi,
Vatan görevi dedik elbet biter,
Nice hasretler çektik uzadıkça saatler
Ve vakit,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!