Ön ittifaklardan beri köleci yapıya kadar hikâyeler tekil ve bileşik yapılıydı. Totem kültüre göre olan hikâyeler tekildi. Bileşen ittifak mantığına göre olan hikâyeler kaç totem kültür bileşmiş ise anlatılan hikâyeler de o birleşimi yansıtıyordu. Bu nedenle hikâyeler çok köklü mantığın hikâyesiydi.
Anlatılanlar bileşimin ve bileşen kültürlerin hikâyesiydi. Üretimin ve üreten ilişkinin hikâyesiydi. Hatta totem kültüre göre olan üretici tekil hikâyeler o grubun şahsında anlatılan ilah hikâyeleriydi. Hikâyeler hem o gruba göre ilah hikâyeleriydi. Hem bileşimi veren ilahlar hikâyeleriydi.
Hikâyeler birbirini anlama dinlemenin ve tanış olmanın hikâyesiydi. Hikâyeler anlama dinleme ve benimsemenin hikâyesiydi. Hikâyeler kendilerini birbirine yakınsatıcı olmanın, o üretimin; o bileşimin hikâyesiydi.
Hikâyeler birbirine göre birbirini anlama anlatım konusu oluyordu. Birbirine göre olan anlama anlatım konuları, birbirini bilmek istemenin sorgulamanın önünü de açıyordu. Hikâye mantığı çok köklü üreten ilişkinin ve çok köklü kültürel bileşimin hikâyesiydi.
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta