SEVDA PINARI
Mehmet EREN
Hikayemiz Sevdanın Kutsallığını Aşkın Yüceliğini anlatmakta çekilen çilelerin sıkıntıların acı ve bütün zorluklara rağmen aşkı uğruna bir ömrü adamışlar hiç eksilmeyen aşkla birbirlerini severek beklemiş asla sevgilerine gölge düşürmemişler hüzünlü bir aşkın hikayesi Sevda Pınarı.
Bölüm 1
Hacer İle Ahmet
Her mevsimde ayrı bir güzelliği olan Anadolu’nun küçük şirin bir köyünde yaşanmış olan hikâyemizde adı geçen Hacer ile Ahmet dar gelirli ailelerin çocuklarıdır.
Bu köyün insanları coşkulu ve neşelidir. Köyün etrafında tarlalar yemyeşil bağlar bahçeler cıvıl cıvıl ötüşen kuşları ve büyük bir çeşmesi vardır.
Bu çeşme gençlerin buluşma yeridir. Tertemiz duyguların sevgiye, sevdaya, aşka dönüştüğü; suyu bahane edilerek gelen sevdalıların sevdasına tanık olan bu çeşmeye gençler Sevda Pınarı demişler ve öyle anılır olmuş.
Pınar sanki gençlerin sevgisiyle coşmaktadır. Hacer ile Ahmet’te yavaş yavaş büyümektedirler. Gençliğe adım atmakta olan ve küçük yaştan itibaren birbirlerine çok bağlı olan bu gençlerimiz köydeki diğer arkadaşlarıyla koşup oynamaktadırlar. Buluşma yerleri ise Sevda Pınarı’dır.
Burada buluşur, sevdiklerini gurbete veya askere yolcular ve yine dönüşte Sevda Pınarında buluşma vaadiyle sözleşirler.
Ahmet annesiyle yalnız yaşamaktadır babasını daha bebek iken kaybetmiş olan Ahmet, babasızlığın ve fakirliğin ezikliği ile birkaç parça arazide annesine yardımcı olmaya çalışır.
Hacer de fakir bir ailenin tek kızıdır. Anne babası ile birlikte sevgi ve mutluluk dolu bir aile bağı vardır yaşantılarında.
Ahmet Bahçede yeşillikler arasında dolaşıp rengârenk çiçeklerden bir demet çiçek topladı. Cebinden çıkardığı oyalı mendile baktı. Kendisine mendili veren Hacer’de biraz ilerde çeşmede su dolduruyordu.
Ahmet sevgi dolu yüreği, çocuksu duygularla çeşmeye doğru yürüdü topladığı çiçekleri Sevda Pınarında su doldurmakta olan Hacer’e uzattı. Bu çiçekler senin yanında soluk kalıyor diyerek duygu ve hislerini aşkı muhabbete çevirerek dile getirdi. Çiçekleri alan Hacer gözbebeklerinin ışıltılı ve masumane bakışları ile sesiz kaldı. Sevinç ve heyecan doluydu. Ahmet sevgilisine bir de türkü yakmış şu dizeleri söylüyordu:
Dolandım bahçeyi gezdim,
Sen çiçeklerden güzelsin.
Göz attım etrafı süzdüm,
Sen çiçeklerden güzelsin.
Ötüşür aşk ile bülbül,
Açar yanakta gonca gül,
Topladım menekşe sümbül,
Sen çiçeklerden güzelsin.
Çiçeklerin ahenginde,
Seni buldum her renginde,
Bu tabiatın denginde,
Sen çiçeklerden güzelsin.
Bağlar al yeşil bürünür,
Gözüme soluk görünür,
Aşkın kalbimde barınır,
Sen çiçeklerden güzelsin.
Elinde çiçeklerle Ahmet’i dinleyen Hacer mutluluktan uçacak gibiydi sonra sevinçle suyunu doldurdu ve evine döndü.
Fırsat buldukça pınarda buluşan gençler pınarın taşlarına rumuzlu yazılar yazarak sevdiklerine mesaj gönderir, orada geleceklerinin hayallerini kuran yarenler birbirlerine yavuklularını anlatır şakalaşırlardı.
Kimi sevenler evlenip hayallerini gerçekleştirir kimisi asker yolu beklerdi. Böylece zaman ilerliyordu. Gençler ilkbaharda daha çok tabiat güzelliği olan köyün bahçelerinde dolaşır eğlenirlerdi.
Yine bir gün yeşillikler arasında eğlenmekte olan delikanlılar karşıdan geçip pınara doğru etrafa neşe saçarak gitmekte bir grup kız görürler. Delikanlıların arasında Ahmet’te vardır ondan bir türkü söylemesini isterler.
Bakalım burada Ahmet nasıl sesleniyordu:
Bahar gelir çiçek açar her yana,
Doğa bin bir türlü hale bezenir.
Güzeller salınır çıkar seyrana,
Bağlar kuşağını vala bezenir.
Sohbet koyulaşır çeşme yolunda,
Hoş avazlı türkü söyler dilinde,
Kudret sürmesini almış elinde,
Ela göze çala çala bezenir.
Neşe saçar naz eder şu güzeller,
İçlerinden biri bana el sallar,
Bülbülü cezb eder rengâ renk güller,
Sarıya yeşile ala bezenir.
Tabii bu durum Ahmet’in işine de geliyordu çünkü kızlar arasında Hacer’de vardı böylece sevdiğine de mesaj iletmiş oluyordu hepsi hayatlarından memnun tabiatla iç içe hayatın tadını çıkarıyorlardı.
Bir son bahar mevsimiydi köyde düğün vardı. Arkadaşları Gülizar ile Yasin evleniyordu. Düğünde köydeki gençlerin hepsi toplanmıştı. Kızlar gelinin etrafında türküler maniler söylemekteydiler.
Diğer tarafta halay çeken delikanlıların başında Ahmet o gün daha bir farklıdır neşelidir içi içine sığmaz kızların arasında sevdiği Hacer vardır sevdiğini göz ucu ile süzerek sazların çalmasını ister ve söylediği türkü ile kızları halaya davet eder.
Bugün mutlu günümüz,
Halaya gelin kızlar.
Şen olsun düğünümüz,
Halaya gelin kızlar.
Al yeşilli güzeller,
Kınalı nazik eller,
Naz ederler gülerler,
Halaya gelin kızlar.
Salın çeşme yolunda,
Kemer ince belinde,
Mendil sallar elinde,
Halaya gelin kızlar.
Çalsın davullar sazlar,
Oynasın güzel kızlar,
Gelin ile damadı,
Halaya alın kızlar.
Eğlence bütün coşkusu ile devam ediyordu sazlar çalınıyor türküler söyleniyor mutluluklara mutluluk katılıyordu ve türkülerle mesajlar yollanıyordu tekrar Ahmet halayın başında neşeli bir şekilde halay türküleri söyleyerek ortamı şenlendiriyordu.
Yazmanı alla pulla,
Oyala mendil yolla,
Naz edip durma güzel,
Pencereden el salla.
Etrafında dönerim,
Göz edersin kanarım,
Sanma yüreğim serin,
İçin için yanarım.
Gönlüme attın çengel,
Kalksın aradan engel,
Pınarı mekân tuttum,
Bahanen su olsun gel.
Halaylar çekilir oyunlar oynanır eğlenceler şenlikler birkaç gün sürer. Evlenen çiftler murada erer arkadaşlarına mutluluk dileyen gençler darısı bizlere diyerek espriler, şakalar yapar ve normal günlük yaşantılarına dönerler. Böylece zaman akıp gitmektedir.
Muhtarlığa gelen posta evrakları arasında Ahmet’in askere çağrı pusulası da vardı. Annesi ile yalnız yaşayan Ahmet günlerini Hacer ile geçirmekte pınarda buluşan âşıklar askerden dönüşünün hesabını yaparlar.
Ahmet buluşma yeri olan pınarın taşına birde destan yazmış Hacer’e buraya geldikçe beni hatırlarsın diyordu.
Günler geçti ayrılık zamanı gelip çattı Ahmet annesi ile helalleşip evden çıkar köyün gençleri hep birlikte Ahmet’i uğurlamak üzere Sevda Pınarında toplanıp güzel bir uğurlama töreni yaparak Ahmet’i yolcu ederler.
Ahmet sevdiği ile de görüşüp üzülme sayılı gün çabuk geçer diyerek vatan görevi sevinci ile yola çıkar bu gençlerin ilk ayrılığıdır.
Hacer Pınar başında yalnız kalır ve sevdiğinin yazdığı destana gözü ilişir yanağını ıslatan gözyaşları ile dizelerde teselli arar.
Buluşma yeridir sevda pınarı,
Nice sevenlere zor vermiş pınar.
Ateş salmış yakmış sevdalıları,
Aşka düşenlere har vermiş pınar.
Kimi seven sevdiğine naz eder,
Kimi köşelerden bakar göz eder,
Kimi orda buluşmaya söz eder,
Kimi âşıklara zar vermiş Pınar.
Tanık olmuş sevenlerin yaşına,
Su bahane olmuş Pınar başına,
Rumuz etmiş yazı yazmış taşına,
Her sevene ayrı yer vermiş Pınar.
Pınar senin suyun hiç eksilmesin,
Sevda çekmeyenler sana gelmesin,
Aşkımı söyledim yâdlar bilmesin,
Sevenlere akmış gür vermiş Pınar.
Ahmet derki yar buradan geçti mi,?
Eğilip de soğuk suyun içti mi,?
Gizli dertlerini sana açtı mı,?
Saklamış o yâre sır vermiş Pınar
Bunları duyan Hacer hüzünlüdür. Artık asker yolu beklemeye koyulur. Ahmet köyünden ve sevdiklerinden uzakta kışlasına gider ve vatani görevine başlar. Sayılı günler geçmektedir. Bu arada Ahmet’in yaşlı annesi oğlunun teskeresini göremeden vefat eder.
Malum o yıllarda haberleşme günümüzdeki gibi değildir. Ahmet ancak terhis olup köyüne döndüğünde bu acı haberi öğrenir.
Köyde yalnız kalan Ahmet’i Hacer teselli etmeye çalışır Ahmet’in köyünde geçimini sağlayacak geliri de yoktur kıt kanaat geçinmektedir. Evlilik hayalleri kuran sevgilileri geçim zorluğu engellemektedir.
Bu engelleri aşamayacağını anlayan Ahmet gurbete gitmeyi kafasına koyar ve bir gün durumu Hacer’e açıklar.
Gurbete gidip düğün parası kazanacağını döndüğünde de allı şanlı bir düğün yapmak arzusunun olduğunu Hacer’e anlatır.
Hacer’in istekleri de farksızdır o da köydeki diğer kız arkadaşları gibi telli duvaklı gelin olmak istemektedir ve sevdiğinin gurbete gitmesine çaresiz razı olur.
Yol hazırlığı başlar her ikisi de gelecekten habersiz umut doludur ayrılık yeri; buluşma yeri olan Sevda Pınarıdır.
Burada tez döneceği umudu ile sevdiğini yolculamakta olan Hacer’e Ahmet şunları söyleyerek ayrılmak üzeredir.
Emanet eyledim yar seni sana
Gurbet el mekânım olur bir zaman
Hoyrat yanaşmasın bu gülistana
Koru emaneti sevdiğim aman.
Hacer’de şöyle karşılık veriyordu:
Ayrılık hasretlik dokunur bana,
Dönmem ikrarımdan verilse ferman
Sevdanın yarası işledi cana
Olmaz senden başkası yarama derman
Böylece Ahmet gurbetin yolunu tutar ‘’Yolun açık olsun’’ diyerek sevdiğini uğurlayan Hacer’in hasret ateşi içine düşmüştü bile.
Hacer dalgın bakışlarla Ahmet’in arkasından bir süre baktıktan sonra artık sevdalı bekleyiş ve hasret dolu günler başlar.
Aradan aylar geçmiştir henüz Ahmet’ten haber yoktur. Sevdiğinin nelerle karşılaştığından bilgisi olmayan Hacer, Ahmet ine sitem dolu türküler yakar.
Gidip başka eli eyledin mekân,
Sensiz yaşamanın tadı yok yârim,
Geriye dönmene olmaz mı imkân,
Sensiz yaşamanın tadı yok yârim.
Engel oldu dağlar girdi araya,
Bu dertli başımla gidem nereye,
Ya al götür beni ya gel buraya,
Sensiz yaşamanın tadı yok yârim
Virane bahçede kurmuş güller,
Terk edipte gitmiş, ötmez bülbüller,
Bana teselliyi veremez eller,
Sensiz yaşamanın tadı yok yârim.
Sevdalı gönlüme hasret ekilir,
Gülmez oldu yüzüm boynum bükülür,
Gözlerimden kanlı yaşlar dökülür,
Sensiz yaşamanın tadı yok yârim.
Hacer sevdasını yalnızlığını hasretini türküleriyle hafifletmeye çalışır Hacer köyün en güzel kızıdır etrafında gençler pervane gibi dolaşır o kendi sevdasıyla baş başadır gönlündeki dünyası Ahmet’le beraberdir.
Bu ondaki düşünceyi asla değiştirmeyecek ve bekleyecektir. Eskisi kadar neşeli değildir. Arkadaşları düğünlerde bayramlarda Hacer’i yalnız bırakmasalar da onun yalnızlığı başkadır.
Devam eden bekleyiş ayları yılları geride bırakır geçen zaman her iki sevdalıdan çok şeyler alıp götürür Hacer yapa- yalnızdır.
Köyde talipleri çıkmış ancak onun için yalnız Ahmet vardır bütün benliği ile bağlıdır.
Duygulanır gözlerini ıslatan yaşlar yanağından aşağı süzülür uzaklara doğru bakarak sevdiğini düşünür acaba şu dağın ardından çıkar gelir miydi?
Daha niye duruyorsun,
Ağlasana hey gözlerim.
Hasretimi soruyorsun,
Ağlasana hey gözlerim.
Selam saldım yara doğru,
Esen rüzgârlara doğru,
Bakarsın dağlara doğru,
Ağlasana hey gözlerim.
Aştı yüce dağdan öte,
Umutlar döndü hasrete,
Sitemim var şu gurbete,
Ağlasana hey gözlerim.
Umutların sevince döneceği günlerin sevinç ve mutluluk dolu günlerin geri gelmesini beklemektedir.
Kız arkadaşlarının hepsi evlenmiştir. Hacer’i yalnız bırakmazlar devamlı kendisiyle ilgilenirler.
Ömrünü aşkına adayan Hacer’in saçlarına aklar düşmeye başlamıştır kimseyi gözü görmez
Sevda Pınarı onun tutkusudur zamanının çoğunu orada geçirir anıları ile baş başa kalır.
Öyle ya kolay değil di bir haber yoktur acaba Ahmet’i onu unutmuş mudur yoksa başka birisi mi araya girmiş düşünceleri karmakarışıktır duyguları…
Hacer özlemini yine türkülere döker ve şöyle seslenir:
Özlem dolu geçen yıllar,
Bekledim sen gelmedin yar.
Gurbete bağlandı yollar,
Bekledim sen gelmedin yar.
Saçlarıma aklar doldu,
Ömrümden geri ne kaldı,
Gidenlerin hepsi geldi,
Bekledim sen gelmedin yar.
Gidende mevsim bahardı,
Gelecek umutlar vardı,
Buluşma yeri pınardı,
Bekledim sen gelmedin yar.
Hacer bunları söylüyor ve umutla bekliyordu. Yüreği yangın yeriydi. Sönmeyen bir ateşti. Ne mektup ne haber vardı teselli olacak bir şeyler arıyordu.
Bu geçen zamanda gurbetin yolunu tutan Ahmet’e ne olmuştu? Nerede nasıl bir yaşantı sürdürmekte idi? Sevdiği Hacer’e neden haber gönderememişti? Acaba söylenilenler gibi unutmuş mu yoksa gençliğin verdiyi heyecanla başka birine mi gönül bağlamıştı? Tabii bunlar hep varsayımdı, olabilirlikti. Bu arada Hacer’e fazla üzülme mutlaka seni bu kadar çok seven biri döner gelir deniliyordu.
Bunlar böyle düşünüle dursun Ahmet gittiği gurbette neler yapıyordu?
Devamı var.
Mehmet ErenKayıt Tarihi : 29.1.2007 19:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ayrıca manzara ve şiirler çok güzel paylaştığınız için teşekkürler
Esen rüzgârlara doğru,
Bakarsın dağlara doğru,
Ağlasana hey gözlerim..
Yürekten yazılmış kalemın dağım yazsın tbrk.ler
TÜM YORUMLAR (4)