Hayatın ücra köşelerinde yaşama tutunmaya çalışan kahvehane muhabbetlerinde bile yeri olmayan Allah'ın üvey çocuğuyum ben. Şehirlerin, caddelerin, tek tip giyinen insanlarıyla cinsi münasebette bulunduğu çağlarda, cami avlusuna terk edilen pazar sepetiyim. Bebek olmadım hiç, çocuk olmak nasıl bir şeydi merak etmedim. Buraya, bu dünyaya ait olan herşeyi büyük bir titizlikle çıkardım hayatımdan. Kült terimine dahil olan herşey geçmiş çağlardan beri süregelen kiminize göre modern ve olmazsa olmaz, bana göreyse çağların insan ruhları üzerinde entegre yatak muhabbetlerinin en sikişken hastalığıydı. Hurileri hepimiz biliyoruz değil mi? Biliriz tabi, sonu uçkura dayanan herşey en başından beri ilgi çekmiştir. Piçler sizi, yüreğinize her koyduğunuzu bacaklarınızın arasına alıp, - hiç olmazsa benimde hayatımı sikmiş en az biri veya birşeyler olmuş olsun diyen piçler var aramızda biliyorum- parmağıyla kıçını kaşıyan ve sonra koklayarak burnuna götüren ve oradan büyüz zahmetlerle aldığı sümüğünü üzerine silen ergen fahişeler. Çok sevdiğinizi haykırırken ananızın, babanızın - sus lan otur yerine eşşoğlueşşek demesiyle birden çok sevdiklerinizden vazgeçen yavşak varlıklar. Erkeğiyle, kadınıyla orospuluğu 3-5 kere master yapmış parmak arası kirleri. Pencereyi açın ve düşünmeden boşluğa bırakın kendinizi. Dikkat edin kaldırımlarıda kirletmeyin. Atlayacağınız yerde hayvan ve veya veyahut böcük falan varmı dikkatle inceleyin önce. Yazık hayvanlara. Tenine dokunmak Allah'ın hidayetinin bile ötesinde büyük bir lütuftu benim için. Gözlerinin içersine düşüp oradan ta derinlerine düşen izdüşümümü farketmek ise tarif edilemez. O benim inancım, o benim yaşama sevincim, o benim kurtuluşum, o benim cennetim, o benim baktığım yer, o benim kirpiğim, o benim dokunduğum herşey, o benim, tırnağım, o benim yolum, o benim adımlarım, o benim bıraktığım izler, o benim zaferlerim, o benim hatalarım, o benim varışlarım, o benim geç kalmışlıklarım, o benim sustuklarım, o benim anlatamadıklarım, o benim cümlelerim, o benim son bir defalarım, o benim toprak anam, o benim yağmurum, o benim gözyaşlarım, o benim kalbim, o benim ruhum, o benim bedenim, o benim tarif ettiklerim, o benim tarif edemediklerim, o benim kurtuluşa nail olacağım peygamberim, o benim evrenim, o benim, o benim işte.. Kendi şehirlerinizde bırakıyorum sizi. Kendi dünyalarınızın, kendi yaratmış olduğunuz oyunların içerisinde bırakıyorum. Hicret ediyorum ben beyinsizler. Çöller sizin olsun adımlarınakoyduklarım. Ben ayak basılmamış evrenlere gidiyorum. Galaksinizde, evreninizde sizin olsun. Bir kaç plak ve fransız şarabı götürüyorum yanımda. Plağı nerene takacaksın diye beyinciklerinden geçirenleriniz olduysa ha işte, o kadar uzaktanda olsa uzanacağım size, götünüze takacağım öyle anlarda. Romantizm falan olsun diye götürmüyorum yani anladınız? Bir kaç kamyon A4 kağıdı, bir tane zarf, kalem istemiyorum.Sentetik olmayan ne kadar uyuşturucu varsa alıcam yanıma. Suavi abiyide istiyorum, oturur yalı çapkınını söyleriz beraber. Ağlarız, ağlarışırız. Kimvurduya gitmeyelim deriz. Hadi eyvallah..
Arif Durgut
Arif DurgutKayıt Tarihi : 18.4.2013 13:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!