Takvimler, o kutlu güne hazırlanıyordu
Kuşlar, gelecek yolcuları bekleşiyordu
Örümcek, ağını, ilmik ilmik örmüş
Tüm varlık, sanki olacakları görüyordu
Zulüm, artık doruk noktasına ulaşmıştı
Boykotta, çilekeşler, aç ve sefil kalmıştı
Müminlere, dünya yolu artık kapalı
Müjde, gökten gelen bir ayete saklanmıştı
Ey sevgili, senin öyle yiğitlerin vardı
Onlar barışta melek, savaşta birer aslandı
Garip yaşadılar, karınları hiçbir zaman doymadı
Onlar dünya için, ahiretini satmadı
Hele ki, senin Sad bin Ebi Vakkas’ın(r.a) vardı
Namazda iken, müşrikler etrafını sardı
Küstah maymun sürüsü,onu alaya aldı
Deve kemiğiyle, Allah için ilk kan aktı
Tam üç yıl, fakat bilmem ki ömürden kaç asır
Kabe’ye asılan kağıda, böcek saldırır
Besmeleden gayrısı yırtılır, parçalanır
Heyhat, bu ne şaşılacak, bu ne büyük bir sır
Ecel, Ebu Talib’in kapısındaydı artık
Üç gün sonrada Hatice’ye (r.a) , dünya karanlık
O öyle bir kadın, öz annem, dinine sadık
Bir ramazan ayında, cennete uğurladık
Nihayet vakit tamam artık, hicret başlıyor
Ali(r.a) , pak yatağa, korkusuzca uzanıyor
Nebinin elinde toprak, etrafa saçıyor
Dilinden, kuranın kalbi Yasin okunuyor
Gözler kör, diller lal, akıllar tamamen durmuş
Melek ordusu sevgiliye, yardıma koşmuş
Nebi ardına bakarken, ağlayacak olmuş
Mekke’ye doğru bakıp, hep hüzünleniyormuş
‘’Ey Mekke, senden hiç ayrılmak istemezdim ben
Lakin cahiller, etrafına dikenler dikti
Çilemin başkenti, kutsal beldem, ey ulu Mekke
Ayakların olsa da, keşke sende bizimle gelebilsen’’
Hicretin ilk senesi, altı yüz yirmi iki
Ve çileyle başlayan yolculuk, pazartesi
Yanında Sıddık-ı Ekber, müminlerin ilki
Kendi çilenin yolcusu, kızıysa mümin annesi
Kutsal yolcular, Sevr mağarasına vardılar
Ali’yi (r.a) , yatakta gören müşrikler şaştılar
Örümcekler, kuşlar var gücüyle çalıştılar
Allah’ın izniyle, ona (sav) dokunamadılar
Sevgiliye yılan gelmişti, bir açıklık buldu
Ebu Bekir(r.a) , tereddütsüz ayağını koydu
Yılan ısırdı, Ebubekir (r.a) , sadece sustu
Gözyaşları sevgilinin yüzüne, usulca dokundu
Şimdi uzun bir yolculuk var, Yesrib’e doğru
Onları bulanlara, yüz deve ödül kondu
Süraka takipte, sonunda onları buldu
Tepetaklak oldu, tövbe etti ve kurtuldu
Küba’ya vardılar, hicretin kutsal yolcuları
Selemoğullarının, yurdu hıncahınç kalabalıktı
O sevgili, vakit kaybetmeden, Küba mescidini yaptı
Ve Ranuna vadisinde ilk Cuma gözyaşlarıyla kılındı
Yesrib’in önünde coşkulu bir kalabalık
Nebi yaklaştıkça, kaybolmaktadır karanlık
Şimdi sevinç gözyaşları akar, ılık ılık
Nebiyle kucaklaşma vakti gelmiştir artık
Kalpler kıpır kıpır atmaktadır, gayeler bir
Herkes Nebiyi konuk etmek istemektedir
Deve kasva, sessiz ve sakin ilerlemektedir
Nur, Ebu Eyyüb-el Ensari’ye inmektedir.
HAZİRAN PERŞEMBE 2012
Hamza KaplanKayıt Tarihi : 3.8.2013 14:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!