Sen hiç aç kaldın mı?
Hayır, hayır… öyle değil.
Koşuşturmaların arasında unuttuğun için değil;
“Canım istemiyor,” deyip geçiştirdiğin için hiç değil.
Ben yokluktan diyorum…
Bir kuruşun bile olmadığı o gecelerden.
Hiç uyuyamayıp,
kıvrana kıvrana sabaha çıktın mı açlıktan?
Gerçekten
Sen hiç aç kaldın mı?
Toprağın susuz kalıp çatlaması gibi
içinin kavrulduğu oldu mu?
Güneş çarpıyormuş gibi
başın dönüp dizlerin titredi mi?
Vakarını yere düşürmeden
açlıkla imtihan oldun mu hiç?
Kuru bir ekmeğe
gözyaşını katık ettiğin oldu mu mesela?
Sen yokluk nedir bilir misin?
Üç gün demlikte bekleyen bir çayı içtin mi?
Tadı nasıldır, gerçekten bilir misin?
Ya da sigarasız kalıp
küllükteki izmaritleri
teker teker yakıp içtiğin oldu mu?
Bir tas çorba bulduğunda
elin ayağın titreyerek,
aç bir hayvan gibi saldırıp
kimseyi görmeden kaşık salladın mı?
İlk lokmanın kana karışırken
vücudunda oluşturduğu o dalgayı
hiç hissettin mi?
Ya da…
çocukların aç gözlerle sana bakarken
sen doydun mu hiç?
Bunu yapabildin mi?
Yüreğin o an nasıl durur, bilir misin?
Sen açlık nedir bilir misin?
Hayır, hayır… yine yanlış anladın.
Ben yiyeceksizlikten değil,
sahipsizlikten diyorum.
Kimsesizlikten…
Meteliksizlikten…
Parasızlıktan…
Yokluktan…
Sen hiç aç kaldın mı?
Yani gerçekten
açlık nedir bilir misin?
Çünkü bilmezsen,
hiç bilmezsen,
hayat sana hep tok gelebilir…
Ama bil de şunu unutma:
Açlık, midenin değil;
vicdanın gölgesinde başlar önce.
Ve sen tokken
bir çocuk aç yatıyorsa
doyan sen değilsin aslında;
insanlığın ölüsüdür o sofranda duran.
Kayıt Tarihi : 23.5.2024 15:13:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!