Hiç susmadım sandım.
Düşlerimde
sakin kırağımsı, kendi ettiği
şu ıssızlığın uzağında gezindiği
haldir şimdi yokluğu.
Heybeli Bağlamanın Dili
Tül perdenin açıldığı hızlı hızlı
en zor şeyi belki de yeryüzünün
dinlemek yoldan geçeni
çocuk çıngırağını
balık kıvıltısını
keşmekeşi
Evvel zaman türkücüsü
ki en ustasının bağrına uzanmıştım ben
sesi dudağımda asılı
Şimdi şu pencere önünde bir başımayım
Küçücük pencere bu, artık sıkıcı
Yine de bakıyorum
buz gibi bir kıta seriliyor ufka
fırtınanın taşıdığı kumlar dilsiz
Bekliyorum, bin yıl da beklerim
solgun
Biraz daha aralasam tülü
Toprak testili yaşlı bir kadın
“Anam” der “yoncadan yonttuk biz onu
şafak kırağısından, kuş cıvıltısından.
Bir mahpustan yonttuk
göz buğusuydu evreni yakan.”
Ne olur O’nun gibi
eşsiz bir fukaraya verin beni
Susuyorum
Sustukça tansık bir perde kollarım
ve yalnız
Ayaklarım
bin bağlama eşiği, bin perde burada
bin kulak
bin suskun, ölümsüz telim ben
Ağlıyorum,
hızlı hızlı örtüyorum perdeyi
bir anlamlı sözcük bile
etmiyor çığlığım
25.09.2012 Övünç Pehlivan
(Neşet Ertaş anısına imlenen üstteki şiir, Mahsus Mahal Dergisinin 2012 Sonbahar sayısında yayımlanmıştır.)
Kayıt Tarihi : 17.4.2014 17:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!