Düştü sıcak karanlığından yazdığın mektup gönlüme,
Aklım ha bre malzeme ister,
Soğuk karanlığımda ne varsa çıkardım verdim.
Al harca.
İstersen şekillendir,
Hoş malzeme olmasa, bir işe yaradığın da yok ya,
Neyse geçelim dedim.
Aklımca,
Aklıma…
Kalbinde bir doz ayarlaması yap,
Bilmiyor musun aşımı ziyan,
zehirleme beni dedi.
Unutma ben beyim,
Beyin ölümü mutlak ölümdür.
Kalbindeki tik tak sesi kesilse de her iş beyinde biter.
Yok bre aklım,
Sana mukayyet oluşum her dem.
*
Aklımla, kalbimle bu mektup sana, hiç tanımadığım sevgi’li,
Aklın ve kalbinle beni okuduğunu biliyorum.
Şimdi sana sevgi’li dedim ya,
Sence müştekinin kastı ne burada?
…
Beni anladığını biliyorum.
Başka sorum yok hâkime hanım…
*
â’nın üzerindeki şapkayı düşürsem,
acıların, insanı hakim kıldığını bana yazışını
malzemeci aklımdan önce,
aklıma malzemeyi sağlayan yüreğime sorsam,
benliğim şefkatli ve ince duyguları temsil eden ceylan ile
gücü ve yıkımı temsil eden aslanı aynı kafeste besleyebilir mi?
aşırı tevazuunun kibir olduğunu içindeki aslana söyletirken sen,
içimdeki ceylan beslenir sevgi’li.
*
insansızlık mı,
bu mümkün mü?
yalnızlık erişilmez güçtür.
ermişlerin işidir.
bizim başarabileceğimiz şey değildir.
sokağa çıkıp,
volta atışımız,
insanlar arasında bir başına gezişimiz bile
yalnızlıktan kaçmaktan öte nedir ki sevgi’li?
kabul,
kimi insanlar yalnızlıktan kaçtığınca,
mübarekler yalnızlığa kaçarlar…
kimi insanlar yalnızlığa itilirken,
kimi mübarekler yalnızlığı tercih ederler.
bilâkis yalnızlıkları asla mutlak olamaz,
muğlak yalnızlığın kapağının altında demlenip çıkarlar,
insanlarla yine, yeniden cem olurlar…
*
neyse sevgi’li,
senin kadar ben de yalnız değilim,
tevazuu ile beslenen bir kulum işte kibrim de bundan
herkes gibi,
senin kadar,
yanılgının her dem yangınındayım
bir de anlaşılmamak vardı değil mi?
haklısın,
bir şiir yazsam
“sevgi alev’iyim” desem,
yoksa Alevî misin derler.
diyelim ki sordular,
değilim.
önce insanım,
ha genetik olarak Hanefiyim.
…
neyse gülesim geldi cehaletimize sevgi’li,
geçelim.
*
doğru
zaman makinasından o zaman,
halifelik davasının olduğu o yere düşseydim,
demokratik bir seçim yapılsaydı,
oy kullanmak zorunda olsaydım,
oyumu Hz.Ali’den yana kullanırdım.
*
ya
zaman makinasından İnka medeniyetinin ortasına düşseydim,
tapınma kodlu genetiğimle,
tapınma kodundan kendini arındırmış insana da muhabbetle
yine bir elime ay,
diğer elime güneş düşerdi.
Sanat ve Sanî yine derdim.
Hani dedim ya,
Gönül malzemeyi tedarik eder,
Akıl işler…
Herkes taklitten öte tahkikle
kendi aklıyla yaşasın yeter.
*
Gerçi mektubunda bunlardan hiç bahsetmemişsin,
Acı demişsin,
Anlaşılmamaktan dem vurmuşsun,
İnsandan kaçmak,
Güne uyandığında hayıflanmak,
Kaçan,
Avucunun içinden kayan hayat…
Daha neler neler…
Ama
Hiç sevgi dememişsin.
*
Kaderin ölçü olduğuna inananlardanım,
Sevgide de ölçülü olmak gerek,
Sanî’yi unutup,
Sanatı İsa’yı ölçüsüzce sever isek,
Olur Allah’ın oğlu İsa…
Hâşâ…
*
İşte böyle sevgi’li.
Dijital kapı her zaman açık,
Çünkü devresi yanık…
Bizimki EDEB’iyat YA HÛ…
*
Hani o edebiyat, şu yapma dediklerinden…
Kayıt Tarihi : 22.1.2023 18:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Edebiyat

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!