fısıltıya dönüştü
iç çekişleri kaldırımların
bir gece daha düşüyor pencerelerimden
ne ay ışığı yadsıyor gözlerimi
ne şehrin aciz ışıkları
susuyorum
sustukça karışıyor sokaklar
ne çıkar kaybolsam bir kez daha
bir kez daha bulunsam
nafile korkutmuyor hiçbir yalnızlık
üzerine uzandığım ölümler kadar
her gece bir cinayettir
her sabahı bekleyen insan biraz katil
kaybolmaya dair değil bütün dualar
beraber kaybolmaya dair
gün, gece ve serseriler...
ne olurdu yıldızlar yerinde kalsaydı
kendini bilebilseydi güneş
ellerim temizlenebilseydi minik ecirlerimle
oyunlar çıkarabilseydim
şiirlerimden
beklemek
ümit etmek değildi hiç
düşünmenin sevmek olmadığı gibi
sadece kısrakların rahmiydi
bozulmuş tenim
ki her kan da kırmızı değildi...
kaldırımlar da susacak bir gün
yüzümün rengiyle yıkanacak şehir
benimle ölmen gibi değil, anla
seninle ölmek gibi
izler bıraktım tırnaklarımda...





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İç çekişleri kaldırımların--
Daha dilerin başında rastlaştığım sözcükler, sanki bana Edgar Allen Poe'den güzel bir şiir okuyorymuşun duygusunu yaşattı. Şiir dil, dil usta yoğunlaşan olgunun sergilendiği alan... Ne güzel dizeler, hepsi gerçek... Olmaz ki yalan.... Başarılar.
Itır gülün sesi, ışık sonsuzun. Geceleri ölüm konuşur karanlıklarda. Önce sükût vardı; kelâm değil.'Tanrı sükûttur'diyor bir Hint bilgesi...
Şiirin sanki tam da böyle bir atmosferin içinden buğulandığı hissini aldım
Tebriklerimle...
TÜM YORUMLAR (53)