İçimdeki Kıyamet Şiirleri - Şair İçimdek ...

İçimdeki Kıyamet

İnsanı anlamak için kelimelere değil, zamana ihtiyaç vardır. Çünkü zaman, insanların maskesini düşüren, niyetleri çıplaklaştıran, duyguları eleyip gerçeği açığa çıkaran en adil ölçüttür. Başlangıçta herkes güzel konuşur. Herkes güler, herkes “ben farklıyım” der. Ama sabır ister bir insanın gerçeğini görebilmek. Çünkü bazı insanlar sadece rol yapar. Özenle inşa ettikleri sahte benlikleriyle yanındaymış gibi davranır, oysa bir düşüş anında sırtından ilk iteni de onlar olur.

Zaman, sahte sevgileri kurutur.
Zaman, çıkar ilişkilerini siler.
Zaman, “asla gitmem” diyenlerin nasıl sessizce yok olduğunu gösterir.

Devamını Oku
İçimdeki Kıyamet

İnsan sadece yorulmaz.
Bazen kırılır, bazen eksilir, bazen de hiçbir şey olmamış gibi davranırken içinde bin parçaya bölünür. Buna "tükenmişlik" derler…
Ve ne yazık ki bu hâli tarif etmek, bir başkasına anlatmak mümkün değildir.

Tükenmişlik; sabahları yataktan kalkmak istememek değildir sadece.
Bir kahveye anlam yükleyememektir…

Devamını Oku
İçimdeki Kıyamet

Bazı fırtınalar vardır; dışarıda değil, insanın içinde kopar. Sessizdir. Gözle görülmez ama yürekten yüze doğru yankılanır. Ne bir çığlık atarsın, ne de bir sitem edersin... Sadece susarsın. Çünkü artık kelimelerin bile yaranı taşıyacak kadar güçlü olmadığını anlarsın.
Ben bu suskunluğun tam ortasında yaşıyorum.

Gündüz insanlara karışıyorum, gülüyorum, konuşuyorum, hatta bazen kendimi kandıracak kadar iyi taklit ediyorum mutluluğu. Ama gece... Gece o kalabalıklar gidiyor, sahte tebessümler dağılıyor ve geriye yalnızca ben kalıyorum. Ben ve içimdeki kıyamet.
Kimsenin görmediği, duymadığı, anlayamayacağı bir çöküşün tam içinde, sessizce direniyorum.

Devamını Oku
İçimdeki Kıyamet

Bazı insanlar vardır... Kalbinin en derininden gelir iyilikleri. Karşılık beklemeden sever, düşünmeden verir, karşısındakinin bir tebessümü için kendi yüreğinde fırtınalar koparmayı göze alır. Onların en büyük zaafı da budur zaten: “İnsan mutlu olunca bana da huzur düşer” sanmak…

İnsanoğlu gariptir. Mutluluğu hak ettiğini zanneder ama başkasının fedakârlığını görmezden gelir. Birini mutlu etmek için çabalarsın; onun sevdiği şarkıları açarsın, hoşlandığı kelimeleri söylersin, canı ne isterse elinle verirsin… Gülmesini görmek için ağlarsın ama sonra bir bakmışsın ki mutlu ettiğin insanlar, seni yok saymış. Sanki sen hiç bir şey yapmamışsın, sanki sen hiç olmamışsın gibi. Çünkü insan, kendi işine yaradığın sürece kıymet bilir. İşin bitti mi, yüzüne bile bakmaz. Ve o zaman anlarsın: Aslında sen sevilmemişsin, sadece kullanılabildiğin kadar var olmuşsun...

Zamanla anlar insan… Yanındayken seni övenlerin, yokluğunda adını bile anmadığını. “Canım” diyenlerin, aslında sadece ihtiyaç duyduğu anlarda canını aradığını. Sevgi diye sarıldıklarının, çıkar uğruna yaklaştığını… En çok da bu koyar zaten insana. Çünkü kendini unutup onlar mutlu olsun diye çırpınmışsındır. Şimdi sen harapken, onlar hayatlarına sanki hiçbir şey olmamış gibi devam eder.
Ve sen kendine şu cümleyi fısıldarsın:

Devamını Oku
İçimdeki Kıyamet

NE ZAMAN ‘YANINDAYIM’ DESEN İÇİMDE FIRTINALAR KOPUYOR. ÇÜNKÜ SENİN YANIMDA OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİN ANLARDA BEN KENDİMİ EN YALNIZ HÂLİMDE BULDUM.
SEN KALBİNLE GELDİĞİNİ SÖYLÜYORSUN AMA BENİM YÜREĞİMDE HİSSETTİKLERİMLE ÇOK FARKLI YERLERDEYDİK.
BEN BAĞIRMADAN DA SEVEBİLEN, SUSARAK DA BEKLEYEN BİR KADINIM. AMA ANLADIM Kİ SEN HEP KENDİ SESİNLE MEŞGULDÜN, BENİM SESSİZLİĞİMİ HİÇ DUYMADIN.
BEN KÖTÜ SÖZLER SÖYLEDİYSEM, KIRICI OLDUYSAM AFFET AMA BİL Kİ HİÇBİR SEVGİ BOŞUNA HAYKIRMAZ. SEVGİ GERÇEKTEN SAHİPLENİLMEDİĞİNDE SİTEME DÖNÜŞÜR.

SEN BENİ SEVDİĞİNİ İDDİA EDERKEN BAŞKA BİR HAYATA DÖNDÜN.

Devamını Oku
İçimdeki Kıyamet

İnsanoğlu çoğu zaman ne aradığını bilmeden arar. Bazen bir tenin sıcaklığını, bazen bir gözün içini, bazen de bir sesin huzurunu... Ama en çok da bir kalbin içini ararız. Dışarıdan bakıldığında istekler gibi görünse de aslında insanın derininde, bütün çıplaklığıyla sevgiye ve yakınlığa susamış bir yan vardır. Henry Cloud’un da dediği gibi; “Seks düşkünlerinin pek çoğu cinsel deneyimler aramaktadır, ancak gerçekte istekleri, sevgi ve yakınlıktır.”

Çünkü beden doyduğunda ruh aç kalırsa, yalnızlık büyür. Ve hiçbir temas, bir yüreğe dokunabildiği kadar anlamlı değildir. Ten zamanla yıpranır, solgunlaşır; ama sevgiyle kurulan bağ asla solmaz. Asıl aranan, insanın içini ısıtan bir söz, bir anlayış, bir sahipleniliştir. Kalabalıkların içinde bile birinin gözlerinin içine bakıp "Sen varsın ya, dünya düzeldi" dedirtecek o hissi arıyoruz.

Ne yazık ki, insanlar bu yakınlığı ararken yanlış yollara sapıyorlar. Ruhları aç olanlar, açlığını bedenle bastırmaya çalışıyor. Oysa beden geçici, ruh kalıcıdır. Sevgiyi ararken sahiplenilmek isteriz, ama çoğu zaman kullanılırız. İçten gelen bir sarılma yerine hoyrat dokunuşlar; göz göze gelinen anlar yerine kaçamak bakışlar; sadakat yerine beklentiyle dolu anlar... İşte bu yüzden insanlar birbirini tüketiyor, tamamlamıyor.

Devamını Oku