Uludere yokuşu, çağlayarak akışı;
Türk kültürü bir kilim, Hendek onun nakışı.
Orta Asya’dan göçen, dağlar, ovalar geçen;
Hendek Aşireti’dir, Hendek'e çadır açan.
Karşılıklı bakarken, arada gönül bağı;
İki âşık gibidir; Keremali, Çamdağı.
Evliyalar, erenler, Şeyh İsmail beldesi;
Hangisini sayalım; çoktur Allah bendesi.
Şimdi artık kayboldu, o tarihi yapısı;
Cennet değilse bile, sanki cennet kapısı.
Konuksever ahali, bambaşka yöresi var;
Büyük, küçük bellidir; yaşayan töresi var.
Başka yerde bulunmaz Hendek’in alameti;
Dostların başka olur kahvede muhabbeti.
Kıymetini bilmeyen, içinde bunalırken;
Hemen başlar hasreti, Hendek’ten ayrılırken.
Hendek’te sevgi dolu, dostluklar hep revaçta;
Biraraya gelinir, tasada ve kıvançta.
Davul, zurna, kemençe; tulumun sesi ince…
Kafkas başka oynanır, mızıka ses verince.
Deli Horon, nanayda, üçayak güzel gayda;
Rina rina da bizim, çiftetelli, halay da.
Mazlumoğlu toyumuz, benzer bizim huyumuz;
Falan, filan da neymiş; Türk oğlu Türk soyumuz.
Kayıt Tarihi : 17.9.2025 13:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!