Kahkülü gözlerinin önünü kapatmış zamanın zincirlenmiş kollarındaki çıkmazlığının
Geçmişini keşkelerle tesettüre etmeyecek kadar transparan düşlerin var bayağı
Ama muhbiri olan geleceğinin payına düşenini dağıtacak kadar dilenciliğin cömert de
Aslında çok iyisin
Dur
Fazla vakit de kalmamıştı aslında
Fildişi kuş susam ağaçlarında esaret düşmeden
Ne kurtarabildiysek o kadarıydı o kadarıydılar
Dışarıda çiy damlasıyla yıkanan ne varsa şahidimizdir ki
Geceydi
‘…Şimdi nasıl cüret ederim yerimden kalkmaya
Duvar sırtımdan güç alırken.
Köhne köşeleri anlatamam sıvalara…’
Bu avlu bu baraka benim düşlerime zimmetliydi sanırdım
Meğer ne çok perdelenmiş hayallerin sığınağıymış
İyi bilirim bu sessizliği
Onca uğultuya rağmen bekaretini koruyacak yine
Peki ya sonra
Gelseydim
Kim bilir küllüklerde söndürülmüş kaç nefesim öksüz kalacaktı
‘…kim koyduysam gözlerimin adını yoluna dalıp kaldı günbatımında …’
Gösterilecek madalyonun diğer yüzüne kezzap dökülmüş
Yazık
Bakmaya kıyamam ve dokunmaya
Bulaşıcı döngü değildir avuçlarımda sıktığım deva
Bak
Havva nın gözlerinde aradığın şehvet gibi
İyice bak
Ağır ağabeyler tırnaklarını törpülemeyi unutmadı yine
Ve aslan pençelerinden kükreyişini bile sakınamadı
Bir şiire ne kadar da benziyorsunuz
İçimden terleyen güneşin alnını silmediniz silmeyeli
Raylar bulut sesini sevemeyecek belki
Tünelinin kuytusunda nefes alamayacak hava hiçbir zaman
Ama
Sonra
Telleri kopuk bir türküde yıkıyorum ellerimi
Yanakların kirlenmesin diye
Karanlık çatının rahmine henüz düşen yıldızlar var ya
İşte öyle körpe sesin
El değişti o an
Gece nefesi büründü
Nefes geceyi
Diyorum ki
Zamk mı yokladı acaba gelincik tarlalarını
Haya edenin yanaklarında ıslak tohumlarını gördüm de
Gördüm de
Bir daha görmeye özüm varmadı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!