Güneş batar Ay doğar karanlıklar içinde
Sevda olur yar olur gönül semalarında
Bir temayül içinde hepsi gölgedir artık
Arş-ı A’la altında Rabbe secdededirler
Kurtlar, kuşlar, canlılar varlıkların dilinde
Bu kapı aslında mezar kapısı
İçinde dop dolu ecelin tası
Geceler gündüzler aldanışının
Yazılmış şahidi günah tahtası
İstekler arzular dünya peşinde
Dalar gider gözlerin ardı sıra uzağa
Sineler halka halka yakalanmış tuzağa
Koşarsın ardı sıra zehir zehir hançerin
Ruhunu sarar hüzün sinende derin derin
Ne şafağı Güneş’in ne baharı bir kışın
Bir kâğıt bir kalem bir de yalnızlık
Karanlık odaydı senden hatıra
Resminle konuştum dinler mi diye
Kapattı üstünü resminin gece
Yeniden karşımda duruşun ile
Durdursam zamanı bilmem geriye
Savursam devranı insem derine
İnsafa gelir belki de bu devran
Mushaf’a açılır ruhumla bu can
Son durak mahşerse mahşerim bugün
Şu gök kubbe altında sıra sıra dağlarla
İçinde boydan boya uzanan sır vadiler
Alacadan karanlıklar alır beni yanına
Perdeleri bir bir açar yeşeren düşlerime
Bir elim fezada uzanırken göklere
Hasret şarkılarıyla elem veren geceler
Takılıyor ayağıma ıstıraplı gölgeler
Hayalin nazlı nazlı gönderiyor nefesi
Hasretin sarar beni yanar gönül mahzeni
Birleşir benim için çizgi çizgi her karen
Solar yüzümdeki mutluluğun izleri
Beni alır götürür o derinden hislerim
Dalarım geceleri karanlığın seyrinde
Hüznü alır sineme sararım sensizliğe
İnceden bir musiki çekirgenin sesiyle
Uğuldar rüzgarlar eser sahilden savrulur alevler yakarda gider
Getirir elinden eceli senin bir ulvi sevdanın gönül tahtından
Kokusu gelince beklenen günün bahçeler elem nehirler hüzün
Eğilir usulca başın ve yüzün dökülür gerdanın yerlere birden
Elinle sunduğun altın kadehle içtiğin şaraplar aşk badesidir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!