Hayat dediğin, ince bir duman, geçer,
Göz açıp kapamadan biter bu kısa yazgı.
Gönül, sevildiğini bilmek ister, seçer,
Yoksa ruhumuzda kalır derin bir sancı.
Gülüşüyle dünyanı aydınlatanı bul,
Ömrün her anını o ışıkla doldur.
Yalan sevgilerle kendini avutma, dur,
Zira geriye dönersen, her şey kül olur.
Tüm zamanını boş bekleyişe harcarsan,
O sıcaklık bir daha gelmez buralara.
Kalbinde sevgiye yer açmaz, yanarsan,
Yalnızlık, kapını çalar her sabah.
Sonra bir bakarsın, her şey ıssız kalmış,
Sözler yalan, gözler yorgun, eller boş.
İnsan sesi, sana ağır gelmeye başlamış,
Ruhun, bir ağıt dinler, hüzünle sarhoş.
İşte o zaman, kaçıp sığındığın tek yer,
Sadece o mağrur ve derin ezgiler olur.
Yarayı saran, sözsüz bir teselli bekler,
Geriye sadece türküleri seven bir kül kalır.
O türküler ki, senin yaşanmamış aşkın,
O şarkılar ki, sana söylenmeyen sözün sesi.
Sen, o nağmelerde kaybolan bir yalnızsın,
Çünkü hayatını sevgiye değil, geçmişe verdin!
Şimdi her nota, yarım kalan bir yemindir,
Her melodi, söylenmemiş bir veda.
Dil lal olur, çünkü boş konuşmak zulümdür,
Aradığın hakikat, o sessiz sazda.
Gidenlerin ardından bakmayı bıraktın,
Çünkü onlar sadece boşluğu büyüttü.
Sen, o kederli tellere sarılıp yattın,
Zaten bu ömrün, o hicranla yürür gitti.
Başkasının sesi artık sana yabancı,
Sadece o yanık sesler, seni tanır gibi.
Hayat kısa, ama hicran uzun bir sancı;
Sen, o türkülerin gönüllü esiri oldun!
Ve bitti! İşte o kısa hayatın sonu bu:
Ne bir gülüş kaldı, ne de bir sıcak el.
Sadece radyoda çalan o eski türkü hükmün;
Sen, sevgiye harcamadığın her anı ödedin!
Kayıt Tarihi : 1.11.2025 16:56:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!