Bir gün acele bir işim vardı. Yetişmek için araçla gitmem lazım. Evin önünde araba var. Anahtar da var fakat onu kullanacak kimse yoktu. Eşimin de eve gelip beni götürmesi o anda mümkün değildi. 
En sonunda bir taksiye atlayarak gideceğim yere gittim. Fakat kendime çok kızdım. Kendi cesaretsizliğime ve bu konuda, onca yıldır çaba sarpetmeme sinirlendim. Ben, biraz panik bir insanım. Daha açıkçası korkak sayılırım. Benim değiştiremediğim özelliklerimden bir tanesi.
Yıllar öncesindeki bir hatıram gözümün önüne geldi. Bundan yaklaşık on dokuz yıl önceydi. Kızım ya bir buçuk ya da iki yaşlarındaydı. Tam da tarihi hatırlamıyorum. Kurban bayramında, İstanbul’ da oturan görümcemler geldiler bayram nedeniyle. O zaman kayınpederim hayattaydı. Kurban seçimini, eşime bırakmaz kendisi yapardı. Kurban pazarından, yaşlı bir danayı almıştı ve biz o kurbanın etlerini çiğneyebilmek için epey bir zorlamıştık dişlerimizi. Bir daha da o bayramdan sonra yeltenmedi kurban seçimine.
Yemyeşildir Aladağlar dediğim yer. Çam ağaçlarının arasında, yemyeşil çimenler ve az ötesinde Mehmetçik çeşmesi adı verilen bu yerde o çeşmeden, buz gibi soğuk su çağıl çağıl akar. Az alt tarafında da gölet vardır.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




kutluyorum başarılar temennisiyle selamlar
aynı sorun bende de var.
çok istememe rağmen trafiğe çıkamıyorum.
benim korkum kendimden değil. trafik canavarlarından. yoksa kendi şeridimde ilerlemesini bilirim ama o canavarlar ki yolda cambazlık yapıyorlar ve benim onlara ayak uydurmam imkansız.
güzel bir anlatımdı.
tebrikler.
Başarılarınızın devamını diliyorum
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta