kıvrımlı sarp bir yokuş çıkar gibi
nefes nefeseyim
nazarın ok misali saplanınca gözlerime
düşüyorum heybetinden
yapışsam ruhunun ormanında bir dala
belki tutunurum hayata
şimdi nolur çık saklandığın kuyulardan
sensiz ışıksızım
yerini yurdunu yitirmiş
bir âmayım kapısızım
sıkışmış bir yalnızlığın ezberi gözlerimde
sürmeli acılarım
frekansı kayıp bir radyo kanalı gibi suskunluğum
nefesinin efsunu diriltir ölü hücrelerimi
ama
sen uygarlıkların keşfine maruz kalan bir kıtasın
ben hamuş bir gecenin
ıssız denizlerinde yelkeni yırtık bir tekne
savruluyor yoruluyor kayboluyorum, hasretinde
neden uzar akşamlar böyle
açık bir mahpushanenin korkuluğundan seyredilen
gece gibi yokluğun
ben ise yıldızların sayısı kadar voltalar atıyorum
hasretinin avlusunda
alevli bir ok gibi içime saplanan
gözlerinin yangınındayım
sen ağrıyan yerine buz koyuyorsun
ben bakışlarının değdiği yere
ama dinmiyor içim,
geçmiyor acısı yokluğunun
rastgele seçilemez hiç bir harf ve kelime
seni anlatsın diye
nasırlanmış bakışlar aheste ölüşler anlamaz seni
bir vurgun bir haykırıştır hasretinin acı tınısı
Kayıt Tarihi : 7.4.2025 10:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hâmuş...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!