Sessizce anlatır dertlerini,
Bir çaya ne palavralar atar.
İşine geldi mi güler,
Sevmedi mi söver.
Kızmaya gelince "Ben deliyim!" der.
Sadık derler ona,
Ki Murad oğlu Hasan'dır.
"Deli saçması!" der bana,
Asıl deli onu deli sanandır.
Pamuk gibi bembeyaz kafası,
Omzunda hiç eskimeyen paltosu.
Dövermiş onu küççükken babası,
Sevmediği babasından kalan tek yadigâr: o eski paltosu.
Arada bir düşürür elinden tesbihi,
Sorsan eli titrer.
Ben bilirim neden yapar;
Deli karısı geçti mi kahvenin önünden,
Eser kalmaz Haso dededen.
Çok götürmüş karısı ömründen,
Durmadan baştakilere söver.
Haber yok en son sövenden,
O da bilir ama "Ben deliyim!" der.
En çok sarf ettiği kelimeler:
"Hele bir tütün ver gardaş!"
"Çay versene ağabey."
"Çay versene..."
Bu dünyada mahlasına bu kadar tezat hiçbir kimse
görmedim.
Neden Sadık demişler, anlamadım.
Deliliğine sadıkmış meğer.
Bakkala girer, aldıklarına beş kuruş vermez.
Ki zaten bir kuruşu da yoktur.
Kimsede onu sevmez.
Eee zaten sevilmeye de ihtiyacı yoktur.
Doktora gitmez,
İlaca para vermez.
"İsyanmış bu!" öyle der.
Sorarlar adam: "Neye isyanmış bu, ölücekken ölmemeye?"
Namaz kılar,
Ama tesbihattan kaçar.
Sorsan: "Allah beni o kadar kabul ediyor." der.
Çalışmaz.
Kuru ekmek ettir onun için.
Bir de ayran gördmü, zengin sanar kendini.
Saman görse kürdana niyet eder.
Hiç eskimeyen o Bank evdir onun için.
Bir de: "Ben ölmedim!" der.
Durmadan kendine vurur.
"Ben halkmın kavgasıyım!" der,
Gerçekleri böyle savurur.
Yine geldi Sadık:
"Çay versene ağabey!"
"Çay versene..."
Kayıt Tarihi : 25.5.2025 14:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!