“Hasan, Sessiz oğlum
Bir gece rüyamda bir göl kenarındaydım,
Ay, suya eğilmiş,
Ben ise elimde bir pusula,
Ama yön göstermiyordu…
Sonra seni gördüm Hasan —
Bir çocuk, ama gözlerinde bin yaşında bir yorgunluk.
Sen doğmadan evvel,
Ruhun gelip yanıma oturmuştu zaten.
Hiç konuşmadan konuşurduk seninle,
Ve şimdi yıllar sonra,
Hâlâ kelimelerden çok sessizlikle anlaşıyoruz.
Sen sessizsin oğlum,
Ama ben senin içinde kopan fırtınaları işitiyorum.
Okyanus gibisin,
Üstün durgun, altın karmaşa.
Çalışmayı sevmezsin,
Çünkü bu dünya seni sıkıyor, biliyorum.
Kelimeler, saatler, iş yerleri…
Hepsi sana dar geliyor.
Senin gönlün, at sırtında göğe uzanan yollarda.
Borcun çok oldu,
Ama kimseye ne incelikten ne de merhametten eksildin.
Sırtlanamadığın kendi hayatın oldu,
Ama başkalarının yükünü taşımaktan hiç çekinmedin.
Senin kalbin,
Bir ermişin elinde gizlenmiş kandil gibi.
Görünmez, ama yaklaştıkça ısıtır.
Aileyi seversin,
Ama gece seni çağırır.
Müzik, kahkaha, loş sokak lambaları…
Sanki başka bir âlemden fısıldayan eski bir dostun var.
Ve ben, baban olarak
Bu iki dünyanın sınırında duruyorum,
Seni kaybetmeden anlayabilmek için.
Torun?
Henüz yok…
Ama belki başka bir evrende,
Zamansız bir odada
Senin çocuğun bana “dede” demiştir bile —
Çünkü bazen kader,
Henüz yaşanmamış şeyleri
Rüyalarda prova eder.
İsterim ki Hasan,
Bir gün uyan ve desin ki:
“Baba, bu hayat benim —
Ve ben bu gemiyi artık rotaya alıyorum.”
İyi bir işi,
İyi bir ailesi,
Ve sırtını yaslayacağı bir huzuru olsun.
Ben dua ettikçe
Gökyüzü onun adını ezberlesin.
Çünkü sen oğlum,
Görünmeyenin dilini bilenlerdensin…
Ve ben, seni sadece baba yüreğimle değil,
Ruhumun en kadim köşesiyle seviyorum.
Kayıt Tarihi : 17.4.2025 22:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Hasan, Sessiz oğlum
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!