iki kişiydiler
yüzlerine güneş vurmuştu
uzun uzun baktılar
bahçedeki erik ağacına
çiçekleri dökülmüştü
iki kişiydiler
tanrı ile kavgamız var — ilk günden beri
yine de kızamıyoruz ona
çünkü birini alıyor toprak
birini koyuyor içimize
şimdi o kıyıdan bakıyor bize
İşte geldi Yedigöller’e sonbahar —
Küçük Bey kurdurdu masayı önüne
bir yanda yanıyor mangal — için için
gelsin sucuklar — etler — köfteler
cızz diye yağları damlıyor ateşe
hepsi de Küçük Bey için
(Bir Masal Değil)
Hangi zamandı — hangi masaldı bilinmez
beyaz atını bağlayıp ahıra
süpürdü kulenin bütün merdivenlerini
Hamarat Prensti adı
Ben seni
kar yağarken gördüm —
elini camdan dışarı çıkarışını
avucuna düşen karları
yakalamaya çalışmanı
unutmadım
You left without a second glance
I chased you down — a foolish dance
You never loved — but still, I fell
a silent storm I couldn’t quell
now all that’s left: a heart grown cold
no more to give — no hand to hold
mektup tanrıçası kim sence?
kleio mu? euterpe mi? thalia mı?
erato mu? terpsikore mi?
urania mı, yoksa polimnia mı?
ya da kalliope mi?
Bir çınar diktiler geçen gün
evinin önündeki kaldırıma
şimdilik küçücük bir fidan —
çınarlar kaç yılda büyür acaba
Bahçedeki erik ağacını kesmiş yönetici
sevgisiz, ıssız bir çatı katı...
bir ses duydum — sabahı düşünmeyen bedenimden
yarı sarhoş bir çalkantı
ilk kez ürktüm gördüğüm bir çiçekten
mevsimini şaşırmış bir kasımpatı
Güz:
Çürümüş bir takvim yaprağıyım
rüzgârı saklıyorum göz kapaklarımda
sarp yamaçlardan süzülen bir iç sıkıntısı
dokunuyor içime — serin ve yapraksız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!