Beyaz bir karton aldım.
Dedim, bunu boyayalım.
Newton çarkı yapalım:
Mavi; bunu geç, ciddiyet!
Sarı; hastalık ve acziyet!
Boğaziçi’nde tarihin yaşandığı bir yalı,
Sultanahmet’te Mavi Camii ve Dikilitaş,
Efsanesiyle gönüllere taht kuran Kızkulesi,
Yıldızlara yoldaşlık etmek için Galata Kulesi olmak.
Ramazan’da yoksullara iftar çadırı,
Biliyorum/
Feraset yolunu tutardım
Amma;
Ufkuma kule diken
Haman* utansın
Kibritçi Kız gibi masum,
Sokaklarda kirli, mazlum,
Sır saklıyor sanki ketum,
Demek ister ben yoksulum.
Dolaşıyor birkaç tanım;
Karanlıklar aydınlanır bilmeyle,
Yok mu olur ilim, irfan silmeyle!
Oku, okut; yaşa yaşat, ilm eyle!
Cehaletin belin büker öğrenmek.
Sen gidersen adın kalır yarına,
Sevgilisinin “Rapunzel” diye takıldığı genç kız;
Bilseniz ne kadar zarif, güzel ve hanım bir kız.
Fakir bir deli kanlıyı seviyor diye istersen kız.
Sevgililer gününde hediye almak ister bu kız.
Biriktirdiği parayı sayar, hediye almaya yetmez.
Bir varmış bir yokmuş:
Fitneye bir küre bir de müneccim yetermiş.
Karanlıkları korku çığlıkları doldururmuş:
Acizler hep adaleti zalimlerden dilenirmiş.
Derken bir çığlık koyu karanlıkları delmiş.
Çığlık değil; sanki yeni bir medeniyetmiş.
Bu gözler,
Afrika’da insanlığın
Bir lokmaya muhtaç öldüğünü, gördü.
Gördü bu gözler,
Filistin’de insanlığın
Arabası demir iskeletli iki tekerlek,
Etrafını sarmalamış çuval dikerek,
Fayton gibi götürüyor arasına girerek,
Arabasını durduruyor; ayak direyerek.
Asfalt kenarında bir konteynır önünde;
Atlas bir yorgan buldum,
Yedi rengi getirip serptim,
Dünyanın üstüne örttüm;
Altına geçip dilek tuttum:
Sağanak sevgi yağsın üzerimize,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!