Kızıl burnundan aştı araba
İç üç oluklu suyundan,gerek yok şaraba
Deli gönlüm dönmüş haraba
Akıl başa geldi sevdiğim
Yılan taşını kökünden sökmüşler
Hammıydım hayat kazanında pişmeye
Mecbur ettin aşılmaz dağları aşmaya
Kader dedin şerbet diye zehir içmeye
Kaderimse çekerim,deyilse sen utan
Varlığım tümüyle önünde boynunu eğer
Dokuz ay yük oldum karnına
Yıllarca alıp gezdin sırtına
Senden yakın kim var cana
Seni günün hergün olmalı ana
Süt emzirdin,mama verdin doyurdun
Nedir bu halim,hangi vebal
İyi deyilim canan beni çek al
Her yer şerefsiz dolu her yer çakal
Sabır sus der,beyin çıldırır
Adım başı günah,gözlere sergilenir
Seni seviyorum
(seni sevmiyorum) kelimesi çınlamıyacak kulaklarında...
kalbinin tam ortasına nişan almayacak dil namlusundan akşamın karanlığını yarıp kalbe saplanan ama (ben başka birini seviyorum kuşunu)
Seni seviyorum...
Çaresizlik ve umutzluk bana savaş açmışken
yaşarken ölmekde varmış kaderde
Kader ile oyun oynama, kaybeden sen olursun
Hayatın için de hile yapıp, gören yok mu sanırsın.
Düzeni satranç oyunu gören meçhul zihniyet,
Şah sanma kendini, bir piyon darbesi ile son bulursun.
Hasan Güzel
Ummadığımız zamanda
İstediğimiz olur bir anda
Unuturuz geçen zamda
insanız ama nankörüz
Beklemediğimiz bir an da
Şu nefise hakim olamadım ben be
İşledim günahlar etsemde tövbe
Ziyarete gitmedim kabir ve türbe
Hakkın huzuruna nasıl varayım
Terazi sevaptan günahı ağır tartarsa
Usul usul yağar yağmur
Asvatlar,betonlar gönderir kanalizasyona suları
Ayağını sarmaz çamur, duyulmaz toprağın kokusu
Ciğerlerim nikotin sarısı
Bana tutsak bir ben
Şehir insan deposu
Mazotu yok arabanın tekerleği dönmüyor
El salmakla şimdi araba durmuyor
Köye gelmeye cepteki para yetmiyor
Köylün ne halde gör muhtar emmi
Kilometrelerce yol yapılmış
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!