Hami ve Hadesli Sohbeti öğreti

Ceren Aydın
78

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Hami ve Hadesli Sohbeti öğreti

Hami ve Hadesli Sohbeti (öğreti)

16.02.2008

Geceleyin kapılar kapanıp da lambalar söndüğü vakit, odamda yalnızım demeyin yalnız değilsinizdir.
çünkü başınızı yastığınıza koyduğunuzda karanlığın rahmine düşen bir düşünce, beyninizde bir söze dönüşünce başlar ruhun dansı. En yalnız olduğunuz anda dahi içinizde duyduğunuz bu ses yalnız olmadığınızın tek kanıtıdır. Ruhların önce Tanrıdan, sonra da birbirlerinden ayrılışlarını annesinin sıcacık varlığından kopan bebeğe benzetirim hep. Uyurken yanı başınızda yatan yabancı yalnızlığı izlerken ya da bir bebeği kokladığımda duyduğum cennet kokusunda tanımadığı bir dünyaya, alışık olmadığı bir atmosfere geçişinin yarattığı o ilk şoku düşünürüm. Ve varoluşla birlikte, kelimelerle anlatılamayacak bir yalnızlığın başladığını, ruhlarımızın bilinmeyen bir köşesinde hala o acının sızladığını hissederim.
Tecrübe hanesinde sayısız çentiği olan ruhlarımızın yakından tanıdığı, taşınması ve katlanılması zor bir duygu sarsar tüm benliği çoğumuzun bir ömür boyu dolduramadığı, doyuramadığı bir boşluk hissi kelimelerin kifayetsizliğiyle oturur düşünürüm. En çokta bir vapur kenarında istanbulu izlerken yavru bir martı gibi çığlık atabilmeyi isterim. Her sevgilide dolacağını sandığım bu boşlukla yüz yüze gelmemek için yalan üzerine yalan, uğraşı üzerine uğraşı icat eder dururum. Şimdi tam ve bütün hissetmenin tek yolunun mağlubiyetlerimi kabul etmek olduğunu anladım, yalnızlığımdan korkmamayı öğrendim.
Bu içinizdeki duygudan sizde korkmayın. Bu acı yalnızlığın bu boşluk korkusunun anaforuna kapıldığınızda çırpınmayın bile. Bir müddet kapılarınızı dış dünyaya kapatıp, kendinizle baş başa kalarak içinizdeki sihirli âlemi, yalnızlığınızın fonunda keşfedin. O zaman anlayacaksınız ki, yalnızlığın panzehiri, yalnız kalmaktır...
Bir uğultu gibi gelen sessizliğin ilk anları çok zordur. Karmaşık düşünceler, anlatılamayan hisler silsilesine kapılıp giderken, ego yavaş yavaş çözülüverir. Seyircisi olmadığından maskelerini atmak ve kendisiyle dürüstçe diyalog kurmak zorunda kalan kişilik, yalnızlığında saklanan hazineyi bulabilecek kıvama böyle geliyor.
Artık kaçmana izin vermeyeceğim, diye kükrer yalnızlığı. Ne kadar egoistsin! Maddeye odaklanarak, her gün yeni bir oyuncak arayarak, sevgi zannettiğin bir ilişkiden diğerine koşarak susturmaya çalışıyorsun beni. Ne yaparsan yap, hangi gruba dâhil olsan ol, içindeki Tanrıyla barışmadığın; yaralarını iyileştirip, taşıdığın ışığı hakkıyla yansıtmadığın sürece bir hayalet gibi takip edeceğim seni.
Benlikte bir şeylerin eriyip yok olmasıyla, yeni bir oluşum başlıyordur, bekleyin korkmadan ve paniklemeden. Su bulanıyorsa durulacak ve size sizle ilgili gerçeği gösterecektir. Acıyla gebe bırakılan düşünce içerde tıpkı bir güve gibi büyür, ama çıktığında ışığa uçar, kişilerin hayatlarına ve sınavlarına kısaca tekâmülüne karışmak sadece bu süreci yavaşlatır. Sadece kendinizden mesulsünüzdür. Siz olun kendiniz ve başkaları hakkında acele kararlar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
Hayata umut dolu gözlerle bakmayı öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.
Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir. İtaatle kabulleniş arasında çok ince bir çizgi var işte o çizgiye vardığınızda en yerinde tercih VAZGEÇMEKTİR.

Hami

20.02.2008
Yalnızlığın Panzehiri yine yalnızlık...

Yalnızlık bir süre sonra içine öyle bir işliyor ki... Tüm benliğine hatta iliklerine giriyor. Kimseyi istemiyor oluyorsun, ne yediğinden ne de içtiğinden keyif alıyorsun. İçtiğin sigara bile kesmiyor birinin üstüne diğerini yakıyorsun. Sen mi televizyonu izliyorsun ya da televizyon mu seni... Aklından geçen düşünceler bile bir süre sonra yalnızlıktan başka bir şey olmuyor. Sabah uyanmak istemiyorsun. Uyandığında nerde uyuyakaldığına bile şaşıyorsun. Düzenli yaşamaya da çalışsan, prensiplerinden de vazgeçmesen, o an geldiğinde o kopuş yaşandığında önüne kattığı gibi her şeyi derinliğine çekiyor. Bir depresyon süresidir bu bahsi şakaya alınmaması gereken...
Bu sefer de sende korkular bırakıyor. Öyle çok korkuyorsun ki bu karanlık yalnızlıkta. Başladığın yere her an geri dönüş yapabilirisin. Her an sadece yalnız kalmamak için yanlış ilişkiler yanlış kişilere bel bağlayabilirisin... Peşine daha beter yıkılışlar, kendine olan dipsiz güvensizlikler başlar. Ya da yalnızlıktan kaçmak için bahaneler yaratırsın kendi kendine. İş kolik olursun mesela...
Sorguları vardır içlerinde yalnızların, hep bir şeyleri sorgularlar. Katı ve kesin hükümlü cevap bulurlar hayattan. Mutlak diğer kişilerin sorularına cevap verebilirler. Her soruya bir cevap ya da bu hayatın kanununu yazarlar. Kaldı ki hepside doğrudur. Ne aşk kalır ne meşk. Hepsi artık yalan olmuştur. Anlamlarını yitirir her güzellik. Dünyanın dönüşü bile kendi başınadır yalnızlarca. Kendi dünyası dönmüyordur. Renklerden siyahtır, günlerden herhangi bir gün.
Evden içeri girdiğin zaman tek duyulan anahtar sesisin kendi kilit sesin olduğu zaman durur. Güneş doğmaz ya da ay batmaz. Tik tak dakikalar saydıkça uzar gider. Gözün telefonuna gider gelir. Yüzünde bir tebessüm doğmaz. Yalnızlığın izleri yüzüne öyle bir işler ki, derin izler kaçınılmazdır. Dahası sende bıraktığı suskunluk ya da sonrasındaki hırçınlıktır. Kendini o duvardan öbürüne vurusun. Sohbet etmek mümkün olmaz her sözün kavgadır artık.
Bağıra bağıra yalnızlığını yaşarsın. Ben yalnızım demek ne kadar koyar adama.. Kimse yalnızlıkla başa çıkamaz. Aslında hepimizin istediği bir sıcak dokunuş bir tebessüm ya da çayına kaç şeker istersin sorudur. Evde bir ses olsun yeter...
Yalnızlık bu kadar korkunç gelir işte...
Yalnızlık bir tek Allaha mahsustur...

Birde hepimizin bildiği başka bir yalnızlık vardır!

Kalabalık yalnızlıklar;
Tüm yalnızlıklar içinde en melankolik, en anlamsız, en kitch yalnızlıktır.
Sevdiklerin, seni sevenler, seni seveni sevenler, hatta kanarya sevenler bile olsa hayatında bu yalnız olduğun gerçeğini değiştirmez

Kalabalık yalnızlıklar ala gerçekten gülmez!
o kalabalıkta bir kendileri vardır
gözleri dalar sık sık, yokluğa, boşluğa
bir de küçük taşları da tekmeler yalnızlar elleri ceplerinde

aciz kalırlar kendilerini anlayanlardan korkarlar ya onlarda giderse
hisleri büyür büyür balon olur ama içinde patlar,
sesini bir kendisi bir de yine kendisi duyar
acısını ise, en içindeki yalnız kendinden kaçar dediğim gibi
kendisi yeter kalabalık olması için

Ben ilk aşamadan sonuna, sondan da başa gidip geldim. Şimdi ise bir baştan sona gidişe cesaretim bile yok. Bu ayak bastığım dünyada inancımda yok. İstersen inancını kaybetmiş rahip gibi de, istersen isyan, istersen de daha tıbbi boyutta depresyon de. Her ne dersen de, ben kendimi biliyorum ki yalnızlık beni öldürüyor.
Başımı koyacak bir omuz, sıcak bir kucaktan başka hiçbir isteğim yok. Ne zaman Aşk kapımı çalsa, hemen sonra hırçınlaşıyor ve uzaklaştırıyorum kendimden… İçimdeki yalnızlık o kadar büyük ki... Yalnız kalmamak isteğimden bile daha büyük. Savruluyor, savruldukça da kayboluyorum içimde…
Şimdi yolumu bulamıyorum aynaya baktığım zaman gördüğüm yüz benim ama gözlerimin içinden baktığım zaman ruhum yok...

Asi

25.02.2008
hadeslisin sen net tavırların küheylan kızı olmasaydın eğer yanında çok yalak dalkavuk ya da sahte aşık olurdu. senin seçimindi özgürlüğünü isterken yalnız kalmak.
yanlış; bir tek beden olma arzun, tek beyin aynı senin gibi düşünen, seni anlayan arayışın.
En büyük yanlışın da şu; bu sadece senin sınavın. hepimiz yalnızız, ama duamız it kuyruğunda teneke değil en azından içe dönüşünün bir anlamı olduğuna inan. çünkü doğa o kadar güzel ve kusursuz ki…
fasitinden çıkma cesareti gösterdiğinde anlayacaksın.
bir küçük tavsiyem daha var kabul edersen
bir kitap; “tanrılar okulu” oku
öğrenmen gereken, dreamer yani düşleyen olabilmek
Hami

01.03.2008

Hadesli;

Eski Yunan mitolojisine göre hem ölüler diyarın tanrısı hem de ölülerin ruhlarının bulunduğu yerdir.
Hades, tanrılar arasında en korkulanı ve sevilmeyeniydi. Diğer tanrılar bile çekinirdi. İnsanlar ise dikkaini çekmemek için adını anmaktan bile kaçınırlardı. Hades’i yatıştırmak için kara koyunlar kurban ederek koyunların kanlarını derin çukurlara ya da yerdeki yarıklara akıtırlardı. Ona dua ederken de başlarını yere vururlardı.

içeriğinde bir sıcaklık, pozitif taraf yok. yine saiyah var içinde yine yalnızlık yine kayboluşlar... her ne isim koyarsan koy, ben karayım işte... hiç bir renk yok doğada. doğa ve evren Allah tarafından yaradılması sebebi ise kusursuzluk ve güzeliği önünde diz çöker boyun eğerim
başka diyecek sözüm yok…

Asi

03.03.2008 Samsara nedir biliyor musun, işte bu düşünki bir koyun sürüsü var (teşbihte kusur arama lütfen) ve bütün sürüdeki koyunlar siyah diyelim, sen beyazsın.
bu durumda gerçeğin seçenek birakan iki yüzü anlamayanlar içindir. Çünkü bilgi bir noktadır ve ancak cahiller bunu çoğaltır veya anlam yüklerler.
Onlar için iki ya seçenek ya farklısındır, yada albino
albino farklı bir hastalıktır zaten
yani seçenek tektir seni farklı kılan tek şey rengindir.
siyahın içinde tüm tayf gizlidir. “Mai ve Siyahı” okumalısın.
uzun lafın kısası şudur ki; kendi alacamızda ruhumuzun karanlık sandığımız yanları vardır, ama bu karanlık kötü değil ışık alamadığından karanlıktır.
hadeste yeraltı tanrısıdır ve demetleri ışığı baharı yeraltına kaçırmıştır.
hadesli olmak kötü olmak değildir. sadece kendi karanlığına bakabilen anlamına gelir. Bana güven... BEN veli olma yolundayım, Allahın dostu... Hami

04.03.2008

renklerden siyah.. evet siyah her ne kadar korkunç bir renk olsa da, aslında yalnız kalmak istemeyen bir renktir. Araştırabilirsin... “ben buradayım! ” der, ben burdayım derken de aslında gör beni, fark et, yalnız bırakma der. Senin de demek istediğin sanırım bu. herşey bende zaten mevcut... sadece nasıl bakmam gerekiyor onu beceremiyorum belkide.
hırçınlığım bu taşkınlığımın sebebi belki de budur...
Yolu bulmama yardım et, yolu göster…

Asi

08.03.2008

sen sıfır (0) yani başlangıçsın… bul ve oku..!
misyonun; ruhun tekamül süreçlerinin olduğunu anlayacaksın..
farkındalık düzeyindesin, ama içindeki avu akmadan huzur bulmazsın..
malubiyeti kabul et ki, yolculuğun başlasın.
Ancak bir abdal aptal gibi düşünebilir.

Hami


09.03.2008

sıfır (0) yani başlangıç: Dağlık bir yörede, genç bir adam, uçuruma doğru yürüyor. Önündeki uçurumu görmezlikten gelen bu genç adamın omzunda ucunda bir dağarcık asılı olan bir sopa vardır. Sol elinde ise, özgürlüğü sembolize eden bir gül bulunur.
Yeni doğmuş bir çocuk gibidir, dünyaya saf, masum ve habersiz olarak gelmiştir, hâlâ şuursuzdur. Peşinde koştuğu kelebeğin izinde, ahdini arar. Deney için gereksinmelerini, toplumun her alanında ve düzeyinde bulmaya çalışır. Ama alışılmışlığın dışındadır. O, bir avaredir, düzenli ve organize yaşamın dışına çıkar, gider. Kendi yolunda giderken, kuralları ve tabuları dinlemez. Çılgınca hareket eder ve dehasının kaynağını da yanında taşır. Başlarda, kabul edilmez ve sevilmezken, sonradan toplumu bütünleyen bir hale dönüşür.

yeni başlangıçtan, yeni dönüşümlerin, yeni yaşamların müjdecisidir. Öğrenmek isteyen bir çocuk gibi, tehlikenin her türüne âdeta koşarak gider. sezgileri ile, umutla kelebeğini kovalar durur. Sezgi gücü sayesinde, gizemli boyutlara rehberlik eder. Ruhsal olarak, coşkulu, neşeli ve keyiflidir. Zorluklan, problemleri, ikilemleri ancak ima yolu ile ortaya koyar. Henüz bütünleşmediği için, eylemlerinden sorumlu değildir. Yaşam yolunun dışında bulunmayı sever, yaşamın içine kelebeğinin sayesinde girer. Deneyimleri ve yanlıştan, ikilemler halindedir. Hatalarının, kendisini esarete düşüreceğini düşünerek, daima ileriye doğru koşar. Yanında yani, dağarcığının içinde hep anılarını taşır ve onları hep ileri sürer. Böylece kaybettiklerini yeniden kazanacağını sanır. İlkel bir saflık ve masumiyettedir. Elindeki çiçek, bir diğer anlamda, ruhudur, bu şekilde ilahiliğin bir parçası onun hep yanındadır. Sezgisi ile, bu ilahi ışık birleştiğinde ileriye dönük yargılan güçlenir ve kesinleşir.

Önceleri, tüm kaosların ve anarşilerin savunucusu ve lideriydi ama uyandıktan sonra, bunun böyle olmaması gerektiğini anladı, sadece deney kazandı.. yani her şeyin, her kavramın, her düşüncenin yerine kullandı..

bu nasıl bir tesadüf... hayat veren takip ettiği kelebek benim sırtımda olan bir tattoo...
ben kendimi kaybettim İzlenecek Yol muyum yada yolcu mu?
ikizler burcuyum ikilemlerin ta kendisiyim...
yardım et
Asi

19.03.2008

tesadüf değil..
sen bir hami istedin ve ben geldim, buna inanmak delilikse evet sen delisin

Hami

20.03.2008

içimde yine bir yangın kopuyor ki sorma... baktığım gökyüzü hiç bu kadar kızıl olmamıştı sanki ezelden beri bilirim de bu al halini hiç görmedim... kopan yangının merkezindeyim ama bir ben yanıp kül olamıyorum. kül olup bu bedeni terk etmek istiyorum ama gene beceremiyorum. kendi ellerimle vermedim mi bu dünyayı kendi dünyamı ateşe? neden bir ben kül olmuyorum. sadece ruhum yanıyor bedenimi ateşler basıyor, dudaklarım bir sevgilinin dokunmasına susamış, çatlamış gözyaşlarım bile kurumuş akmaz olmuş. yüzümde amaçsızlığın anlamasızlığın izleri... bir ben baka kalmışım sanki bu dipsiz dünyaya. Belki de zamanı gelmedi benim yeniden doğuşum, ölemediğime göre...
bir kelebek gibi, yaşadığım tüm aşklarım zaten 3 nefeslikti.
1 gün yaşasam ne kaybederim, 2 eksik olurum ama 1 fazla olamam. alın yazım belki de ağlarını örerken hiç acımadan, bir an bile tereddüt etmeden beni bu koca dünyada yalnızlığa hapsetmiş. içimi yakan ateş, beni karalara bürümüş. sonsuzluğumun matemini tutuyor, gelenli geçeni izliyorum sessizce, gidenin arkasından gitme bile demiyor, gidişini ve her defasında yıkılışımı izliyorum. ben bu flimi çok izledim. sonunu biliyorum demekten kendimi alamıyorum. Simsiyah geceden kara saçlarım yüzümü örterken kömür gözlerimden boncuk gözyaşlarımı saklayamıyorum işte. bu kadar sertliğimin arkasına sakladığım pamuk kalbim her an dayanamamakla yüz yüze. bir anlıktır deliğim ya uyarsam şeytana, ya alır başımı gidersem... gidişim nereye olur hiç bilmiyorum. kayboluşu gerçekten istiyor muyum onu bile bilmiyorum. kendimle bile konuşamıyorum.
kendime kendim değil, onun gözlerinden bakmak istiyorum ki değer bulayım. kendi gözümde belki de değerim yok. hani derler ya sevdiğimize değer verdiğimiz anlam yüklediğimiz kadar sevgili ve değerlidir. belki de bu yüzden.. bir baksan bana, gözlerini gözlerimden kaçırmasan ben anlarım, kelimelere bile gerek kalmaz o an. bu bir sitemdir yalnızlığıma yada yaşadığım yalnızlığa ama dedim ya evden içeri girdiğimde duyduğum anahtar sesi benim kilit sesim değil, onun gelişi olmalı...


21.03.2008

Bu gün ay tutulacak o yüzden gerginsin. Normaldir, için çekiliyor her şeyi yıkmak yakmak istemiyor musun çocuk?

Hami

kömür gözlerine…

sen kendini seviyorsun, sen başkasını sevemiyorsun. yaşadığım aşklar deme
sen sevdiğinde, senin sevdiğin gibi seni kimse sevmedi çünkü.
yankı gibi kendine dönüşün bundan. içinde kopan bu çığlıkla neyler ağlıyor yüzyıllardır.
ateşe koşuyor pervanler kelebekler ışığa,
neden acının arkasındaki kurtuluş gibi geliyor
içinin alacasından karanlığından sıyrılıp, düşünmeden atıyorsun kendini ateşe
pul kanatları düşüyor sonra ölüyor da ne oluyor?

koşan pervane kör olmasaydı o ışıktan görmez miydi ateşin dibinde ölenleri?
görürdü elbet.. aç o kömür gözlerini şimdi siyahın matemini kuşanmışsın.
bes belli yakıştırmışsın kara bahtına karayı.

yapma, bir genç kızın handesinde saklı bu hayatı böyle öteleyip durdukça neye geç kalıyorsun
ölüme mi kendine mi...?

şimdi düşün bir çocuğun olmuş sevdiğin adamdan kucağına vermişler
onun cennet kokusunu duy içinde
yanı başında ürperen yalnızlığını utandır.

Asi’me…

Bir süre sonra
Bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki
İnce farkı öğrenirsin,

Ve aşkın yaslanmak,
Birlikte olmanın da güvende olmak
Anlamına gelmediğini öğrenirsin,

Ve öpücüklerin sözleşme
Ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye
Başlarsın,

Ve yenilgileri
Başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
Bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin
Zerafeti ile,

Ve her şeyi
Bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin
Çünkü yarın ile ilgili her şey belirsizdir.

Bir süre sonra
Güneşin ışığının yakıcı olduğunu öğrenirsin
Eğer fazla maruz kalırsan

Bu yüzden,
Başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
Kendi bahçeni yarat
Ve kendi ruhunu kendin süsle.

Ve göreceksin ki dayanıklısın…
Ve kuvvetlisin,
Ve değerlisin.

bir şarkı var onu dinle kendin için
hiç duymadın ama dinlediğinde, anlayacaksın, meni daha gözleme.
dünyaya gelen geldiğine gayidar.....

26.03.2008

kendi bahçemi yarattım, solmayacak canlı bitkiler aldım, evimi süsledim, eşyalarımın yerlerini değişirdim, temizliğini bakımını ihmal etmedim...

evde kendi sesimi unuttum, oysaki tek ses bana ait. ben kimle konuşacağım...
içimdeki BEN benle de, ama yine içimde..
evde ses yok...!
Asi


27.03.2008

gün gelir gölgelerle oynaşır odan
duvarlar eşyalar dile gelir ansızın
doğrulup üşüyen yastıklarından
kapıyı titrek bir elle açarsın
bir hayal belirir senin aşinan
tutupta silkiver omuzlarından
sana uzak görünse de birakki bir an
seni hatıralar koynuna alsın
ve o dönerken cehennemine
ardından kapıları kapatta yine
fotorafların arasında kendi kendine
üşüyen ellerine bakarak ısın

bu şiirimi severim sana armağan ediyorum.
ama unutma ki kelimeler yazarsın bazen konuşan dudaklara döner,
içine bakarsın tıklım tıklımsındır ağzına kadar.
bir bebek seni yaşama bağlayacak... öyle hissettim ben...

Hami

28.03.2008
evet bir bebeğimin olmasını çok istiyorum. ama daha kendim büyümeden onu nasıl büyütebilirim ki

Asi

29.03.2008
sorumluluk her zaman insanı büyütür hele de senden bir parçaysa ve “pure” ise

Hami

30.03.2008
Yaşama bağlanacak beni hayatta tutacak bir el istiyorum....
arkasından bakmak, boynumu büküp evime gitmek istemiyorum,
aksine gelişini beklemek onu beklemek istiyorum ama o kadar duvarlarım var ki,
arkasından gel gitme diyemiyorum bile...

Asi

31.03.2008

Yaşadıkça öğrendiğim kaybettikçe hatırladığım bir şey var.
Eksik olan parçamız, kaybolan, ya da özümüzden uzaklaştığımızı düşündüğümüz anlar değildir, mutlu anlar toplamıdır, içimizde saklı güzel benlerden yalnızca bir tanesini hatırlamak bile umudumuzu canlı tutar.
eşinin gözlerinde o gün bir umut vardı, işe gitmeden evvel ona bakan adam sanki o gülmeyi unutan adam değildi, sıcak bakıyordu.
Ona sorsan unutmuştu aşık olduğu, uğruna neleri göze aldığı eşinin ona aşık olduğunu unutmuştu.
O eskimiş anıların yeni sabahlara dönüşmesini bekliyordu ama aynada baktığı güzel yüzüne bakmıyordu artık. Her gün yeni bir savaşa hazırlanır gibi kuşanıyordu, önce yüzünü yıkıyor sonra gülen maskesini takıyordu.
İkiside maskeliydi ama aşkı kaybetmemişlerdi. Dünya kötüydü, şehir canavardı akrabalar akrepti.
ikiside çalışıyor birbirleriyle ilgilenemiyorlardı, uyumadan önce dua ediyordu biri. Yaşamadıkları bilmedikleri gelecekte yorgunlukların birbirlerinin yüzündeki bir tebessüme değişecekleri gün için.
Dirençliydiler eşittiler ve hayatta eşit sorumluluğa sahiptiler önce kendileri sonra birbirleri için, söz vermişlerdi ayrılmayacaklarına,
İyi günde kötü günde hastalıkta ve sağlıkta,
Korku kamçı gibiydi, dayatılan sistemin oyununa baş kaldırmak olmazdı, dünyanın düzeni buydu,
En zoru sabah işe giderken sevdiğinden mi ayrılmaktı yoksa, korkularını göstermeden hep güçlü görünmek miydi.
Bazen Adamın gözleri bulutlanıyordu, diğeri korkuyordu ne zaman sussa Kötü bişeymi oldu bana mı söylemiyor diye düşünüyordu, böyle durumlarda adam eşinin yüzüne bakmamayı yeğliyordu, gözlerindeki korkuyu, umutsuzluğu görmesin istiyordu. Olabileceğin en kötüsünü düşünüp ona göre yaşamayı öğrenmişlerdi korka korka.
Kadının en korktuğu eşinin ondan uzaklaşmasıydı, çünkü ondan güç alıyordu, onlar birbirlerine güç veriyorlardı.
Gülümsüyordu biri korktuğu zaman karanlıkta ıslık çalıp neşeli şarkılar söylediğinde korkusunun onu terk ettiğini bilen bir çocuk gibi gülümsüyordu. Ama gülüşü doğallığını kaybetmişti konuşamıyorlardı, yemek yiyor uyuyorlardı, diğerini uyku tutmuyor, uyanıyor televizyon izliyordu, bazen sabah oluyor balkona çıkıp bir sigara içiyordu oksijenin ne kadar güzel olduğunu düşünerek.

Gülümseyen dudakları vardı sadece ama gözlerinin içinde tufanlar kasırgalar kopuyordu. İkisi de şimdi hem huzursuz hem de korkuyordu. Yüzündeki gülümsemeleri zamanla yerini sert ve tahammülsüz insanlara bırakmıştı. Ayrılırsak, ne olurlara kadar içindeki kötü sesleri tek tek duydular, Yalnız kalmak korkunçtu, güvendiği insanı hayat arkadaşı olmadan onu seven aşkı olmadan yaşamak…
Onu bu kadar sevdiği için kaybetmekten korkuyordu.
o gün adam eve geldiğinde yüzünde üç senedir görmediği gülüşü gördü, Gözlerinde bir sevinç bir umut ışığı vardı, terfi etmişti.
aşkım terfi ettim merak etme diyen boyna sarılırken gülüyor bir yandan da ağlıyordu,
Aşkım merak etme her şey çok güzel olacak dedi adam ilk defa
Merak etmiyorum aşkım artık biliyorum çünkü sen benim yanımdasın.

Kaybettiklerimiz bazen kazandıklarımızdır,
Bazı şeylerden vazgeçmek gerekebilir, yeni ve sizi mutlu edeni deneyimleyebilmeniz için,
Unutmayın ki her negatif olayın arkasında bir fırsat yatar, hatırlamak için yaşamamız gerekir, ölümü bile… Bazen yolda kaza yapmış bir araçta üstü gazetelerle örtülmüş bir adam görürseniz siz sevdiğinize daha sıkı sarılın.
Bilin ki, sağ yada ölü olsunlar sevgilerimiz bizi asla bırakıp gitmezler, acısıyla tatlısıyla orada duruyorlardır hatırlamanızı bekler gibi.,anılardadırlar siz onları kaybetmemişsinizdir, sadece eski bir albümde unutmuş yada hatırlamaktan korkmuşsunuzdur, acı verir kaybedileni hatırlamak çok zordur., izin verin zaman yaranızı saracaktır, yaşadıkça umudunuz vardır güneş doğdukça buna inanın, bazen güçlü olmak çok yorar insanı böyle zamanlarda bizi sırtlanacak birini düşleriz, güçlü birini…
yanılıyoruzdur, güç içimizdedir, güç sevgidir, güç umuttur, güç olan hasta olduğunuzda size birinin bir çorba yapması değildir, ayrıca sizi iyileştiren o çorbada değildir, ilgidir, birinin yanınızda olduğunu bilmektir, utanmadan sıkılmadan kendiyle ilgili her şeyi anlatabileceği ve onu dinleyebileceği birinin varlığı hak ederiz. Bunun için severiz.

Aradıkların hep elinin altındadır, görmek için umut dolu gözlere sahip olman gerekiyor,
yalnızca bunu hatırla…
Hami

SON

Ceren Aydın
Kayıt Tarihi : 1.10.2011 02:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ceren Aydın