Silahtan değil, kitaptan...
Düşmandan, savaştan değil,
Dosttan, dostluktan verin haberlerinizi
Yastan değil, sevinçten söz edin bize
Ariften olsun örneğiniz,
Cahilden değil amcalar
Söyle bana usta
Kim bezedi şimdiye dek,
Bir tek renkle bir tuvali
Kim sever koyu karanlığını gecenin
Ufku kucaklayan gökkuşağı
Ki tacında yedi renk
Türkçem benim, anamın dili...
Sende öğrendim
Acıya ağıt, sevdaya kına yakmayı.
Sende güldüm, sende ağladım;
Seninle okudum,
Seninle öğrendim dünyayı.
Bir deli su isem ben de
Akmam mı hercai
Sesimi şamdanların
Şavkında durultup
Uyur bırakıp geceyi
Mevrow Marie Claer-leonard Roziers’e
Su başında durmuş,
Yolcular uzaklardan, bakışları kısa
O kavşaklarında haylaz ıslıkların
Tarandım ve güllendim
Tenimde mersin kokusu
Ağzımda çağla tadı
Duruldu serpilişim
Konuş benimle
Askerin ölümünü haber veriyor arkadaşları
Ala bula yüzlerinde acı ve sevinç
Tek tek sarılıp öperken onları ana
İnliyor ıssız mağaralardan daha derin
Kokmuyor çünkü kendi oğlu gibi hiçbiri
Bulursam içimde bulurum
Uçuk gonca zamanlarım
Derin gecelerden sağıp
Sırlarıma kattığım adındır
Lam şıvgaya yazıt...
Pıtrak gibi çoğalıyor yamaçlarda
Eskizsiz çocuk resmi bu evler
Hangi yavru palazlansa
İşi gücü kendine görelik.
Denizi belliyor bir adam,
O, sabahın sevincidir,
Kırma kanadını uçan kuşun.
O, ağacın meyvesidir;
Koparma dalında açan çiçeği.
İnsan dağlarla, denizlerle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!