Yağmuruna denk gelmiş.
Mevsiminde yüklü bir başak.
Kuzey rüzgarına kapılmış.
Kırgın Eylül güneşi.
Hadi aç saçlarını,
Bırak rüzgâr katıp önüne,
Denizi olan bir masalda,
Ay dönünce hilalden sabaha,
Uykumun o en karanlığında,
Dönüşüverir düşlerim balkabağına.
Sonra…!
temmuz güneşi günahtı çıplak bedenine,
tenime düşen zülfün helal.
iki yakası yangın yeri bu şehir.
senden habersiz,
çaresiz,
umarsız,
Yalnızlığıma denk gelecek onca yalnızlık arasından seçtim seni,
Pamuk ipliğime kördüğüm.
Kimsesizliğime can,
Sessizliğime çığlık olasın diye seçtim seni,
Görmeyen gözüme, renk olasın diye seçtim seni.
Baktım gelmiyorsun!
Dedim çıkayım yoluna
Uğur olup konayım eline
Alsın beni dolaşalım birlikte
Hem kıyamaz ki düşürmeye
İstediği kadar uç uç desin
Uyanıyor…
Sabah mahmurluğu ile bir şehir,
Kenarında martılarıyla bir vapur.
Bankta kıvrılmış kedi,
Düşümdeydi dün gece o dargın biri,
Eylül gibi, çekip gitti…
Yüksekleri dumanlı bir Yalıkıran.
Üryan kalmış bozkırına,
Rast gelmiş ürkek bir ceylan,
Eski bir şehir içinde,
Kır çiçeklerinden pembe,
Saklı kalmış cennetime,
Mahir zamanlarımdan kalma
İçinde sen olan zaferlerim
Nice mutluluklarım.
İstemsiz gülüşlerim.
Kayıtsız sevişmelerim var.
Gecenin körü çöktü,
rakının beyazına.
Gecenin isi de
peynirin beyazına.
Sensizlik öküz gibi gelip oturdu.
İçimdeki boşluğa,
Ne güzel anlatırdım anlamadığın dilde.
Ne çok sevdim bilmediğin iklimde
Hep, ne çok derdim sessizliğimde
Ey aşkımın ÇOK hali…!
Ne çok dinledim anlattığın yalanları
Öyle ki; yalan olmadığına yemin bile ederim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!