Akıyor zaman dışarının hoyratlığına aldırmadan sen yokken bile.
Her şey sabit sandığımız o düzenin inkarıdır artık
Dönüyor dünya bizden kopararak her anı’nı, her anı
Ve ben zamanın her şeyi çürüttüğü bu yerde eskittiğim hasretinle…
Mahpus dediğin yalnız dört duvar mıdır ey Sevgili?
Babamın ilk görev yeri Kısas...
Dallarına defalarca çıkıp düştüğümüz,
Yara bere içinde kalsak da
Çiçeklerini yemekten asla vazgeçmediğimiz o ağaç...
Belki de düşüp kalkmayı ondan öğrendim.
Kim bilir...
Yaşamın ta kendisiyim, ölümün de...
İkisi arasında bir ipte yürürken
Elimi uzatıp kurtarmak zorunda olan da benim
Tekmeyi vurup ölüme terkedecek de ben!
İçimdeki deniz hep kabarık, bir atlasam!
Boğulmak ah ne büyük tutku!
Issız bir adaya düştüm, kendime bile uzak idim
İkiye bölünde ruhum, ardından bedenim, en nihayet benliğim...
Denize düştü bir yanım, diğeri kaldı uçurumun kenarında.
Denize düşen dondu, diğeri kaldı alevlerin kucağında.
Düşen yanım dondu kaldı, çabalayacak mecali yok idi.
Tuhaf şeyler, tuhaf şeyler, tuhaf şeyler...
Sen benimle yan yana ipten bir kolye tuhaf bazı şeyler
Kesilince ayaklar yerden kalır mı kolye(kalır mı baş) , yalancını besle!
Böylece ikimiz de özgür, ama neden yabancı bir hisle?
Koptu kolye, öldü baş.
Zaman; zaman değil, zaman hep aksi
Kalmamış alemin neşvesi, insanın edâsı
Hiç dilli nida, o ne tarife, o ne imkan!
Yoktur hislere, duygulara artık mekan!
Sevgiler sevgi değil, ondandır şiirler sahteci
Mesele gül değil dikeni değil, yağmurun yaşı hiç değil
Güzellik, kusur, iki farklı insan, düşünce-minval hiç değil
Zorlamayı maharet, mahareti zorlamak da marifet değildir.
Mesele içten noksan ise asıl maharet hiç yeltenmemektir.
Sevmişler seni, ellerinde çiçeklerinle…
Ellerinde çiçeklerle sevmişler seni...
Ah ne büyük erdem, ah ne büyük lütuf, ne büyük merhamet!
Parmak uçlarındaki iğrenç pisliklerle okşamışlar suretini
Ne kutlu bu sevginin göğsüne sığınmışsın en güzel renklerinle
Ne çirkin kollarda, ne güzel avuçlarda solup gitmişsin.
Seni sevdim ama seni sevmeyi hiç sevmedim.
Yüreğimi tarttım bir vakit, her ölçüşte eksildim,
Her tartış ayrı bir elem, her biçiş yeni bir yara..
Eledim, tarttım; tarttıkça biraz daha silindim.
Eğildim sevdanın ağır yükü omzumda,
Karanlığı mesken etmiş oturan bir şey görüyorum
Kalabalıkta sessizliğinin yankısını duyabiliyorum.
Zulmetin sessizliği ses eklerken zihnime
Geçmişimle bütün bağlantımı kesiyorum.
Kesildi…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!