Adresin belli..
Medinenin caddelerinde oynayan çocuklarla
Huşuyla yürüyen yaşlıların adımları
Bir mehtap gecesinin şevkinde dururken
Getirdiler hediyelerini bana uzaktan
İsmini sayıkladığım yakın koridorlarda
sen de saklanmıştın karanlıktan
hafif bir teknenin denize batarken çıkardığı sesle
bırakmıştın yastık altına değer bildiklerini
duyabildiğin kadar duyacaktın çığlıkları
bir küskün kuşun kanatları altında
sönen ateşin dumanlarıymışçasına
süzüldün buruk bir hülya atölyesinde
damarına kan gitmezken..
içi toz dolu mektup kutusu bir beyin hafakanı..
sıvazlarsın bamtelini kalbi delercesine
ses çıkmaz ahşap merdivenden
çocukların kuş sesleriyle olan yarışında
hep kazanırsın duyduklarını
günahsız ellerin gıda nöbetleri bile bir fırsat
az ileri sürüklenir dalgalar
ayaklarına gelmiş deniz düşleriyle
bir fay hattının üstünde yetiştirirsin güllerini
olur biter sabrın demetli elleriyle
saatimin anlattığı masallarda hep zamanı elemişim
kalbime böyle bak bir partikül bırakırken
kalemin noktası içimin dünyası
tatlı tıkırtıda var bir muhabbet goncası..
Gürsel ÇOPUR
Özgürlük kanatları takmayı bilenlerin hevengiyle
Billur bir iklim ya da heves
Bu heves ki maveraları tattıran kovanlara
Bir bal bulana dünyasını feda eden
Uzak değildir kalabalıkları kesen cesim nazar
Cifir kağıtları yırtılabilir değeri yoksa
Nice gönül devretti vakti, devir fısıldamakta
Kuruyan hevesler varsa, fırsat olmaz damakta
Nice arzunun da giriş kapısı oydu
Kapanan kapı ardında kilit, pasını ortaya koydu
Bütünleşmiş düşünce ağında her yer beton
İzin verilmiyor izne, istese bir jeton
yine fecir tütsüsü dokundu yanaklarıma
vefası kabarmış kehribar sedirinde
uzanmışlığın demi ince fayanslarda
bir burcu hevenginde kümelenmiş saniyelerin
ruhu ve güruhu koro halindeydi..
gece okunan şiraze yapraklarında
taziye bekleyen günler köpürmüştü
gözler ucunda serilmiş yerde yatan
bir kalem tortusu büyüklüğünde
emeli boyundan büyük olan caddelerde
ses vermek en yüce alışveriş
doğmadan önce ağlayan sabahınız varsa
Sen,başta doğmuştun içimize
Bizler bağı kopmuş tesbih taneleri gibi
Yalpalaya yalpalaya hayatımızı avlarken
Çakırkeyf sahneler benliğimizi kuşatınca
Sen,başta doğmuştun içimize.
Yetsin artık ezilmişliğin..
Duygusu ve iskeleti
Var mıdır bu sıklet kuyusu dünyada başka?
Zeytin olsan da bir tomurcuk
Bir tomurcukla meydan okunur
Yağını kime verirsin!
Sen limandın yalaz dilimlerinde hafakan yaşarken
Bir cumba oluverirdin kırbaç yemiş imaret yetisine
Tahtırevan kucağında hür istikametin direnci vardı
Bungun atışlar bir kulaç rıhtımında peyda olmuşsa eğer
Nafile terane, söz dinlemezdi senin en yakın diyaframında
Matruşka yalanlarıyla karşına dikilen bir gölge de olsa..
Ç.
Çevresinde yankılar var ömrün bir bir
Kâh ürperten bir sada
Kâh duvak narinliğinde ve sessizliğinde
Harmanlanan bir hayatta
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!