Sabırla vururken
taşkaya belalara
düşünce tokmağıyla,
sıçrayan kıvılcımlar
iz bıraktı ruhunda...
Sümeyyem kır çiçeğim
Tomurcukken solan çiçeğim
Kıskandım seni bebeğim
Ne güzeldi evin
Ağlamıyorum
Kurşun yedim;
Şakağımdan girmedi,filmlerdeki gibi…
Doğduğumda
Resmi sicillerimize”ölüdür”
Damgasını vuran
Mazi bir hayal gibi avuçlarda
Ulaklar ulaştırdı buralara
Hâdim eylediniz ömür ağacınızı davaya
Serptiniz vakarlı baş eğmez bir ahlakı puntolara
İnci inci üzerinizde ki karlar
Nevbaharları yeşertsin; ebed makamınızda nurdan çerağlar
Yüreğinin ince telinden
Bir ninni tutturursun şiirden
Nakış nakış işlersin ruhumu.
Bir tohumun dünyaya sunumu;
-Geldim bu dünya çölüne
Bir hastane odasın da, lisan-i haldir ağlayan durumu.
Gülüm
Bir fırtına yaklaşıyor
Yaprağını dalını koparmak istiyor
Sakın ha,korkmayasın
Şaşırma!
Ne bu kasvetli hava
Bir tokat gibi yüzümde nâra
Kaçmak, kaçmak ve uzaklaşmak bir kuytuya...
Bir nefes
İstanbul’u hüzün bastı
Tetikte direniş sukut etti
Her mahalle, cadde, sokak
Evler, evler
Bayraklarını indirmiş yarıya..
Bir İstanbul hanım efendisi
Usulca geçti ruhumuzdan
İçine esindirmiş olduğu insanlığıyla
Sözlerine yansıttığı billur ifadesiyle
Güzel günlere ‘ heyy gidi’
Acı günlere ‘bunada şükür’
Sonunda soru işaretiyle birlikte düşünceye meyilli cümleler…
Sormazken, yazı sonunda soru(?) çıpasını beyin suyunuza daldıran yazılar…
Nereden çıktığını bilmediğiniz kaleminize süzülen dizeler; esrarengiz,anlamlandıramadığınız zamanın ardından baktığınızda…
Soru işareti(?) balıkçıların en âla balıkları tutmak için taktıkları kancaya ne kadar benziyor...
Hayata nokta koyduğunuz yerde takacağınız bir kanca vardır aslında (.) ….(?)
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!