Her gece yatıya kalıyor sana bedenim ve geziyoruz sabaha yakın, yalın ayak , kemikleşen bedenlerin üstünden…
Kara giyimli kadınların ak mendilleri,
Azizlerin korkuları ,yanı başında biten rahibelerin umutsuz bekleyişleri. Hepsi aynı bahçenin arkasında unutulmuş…
Her şeyi, herkesi yitirmiş olmanın acısıyla, durmadan eziyorum bu ölü toprağı. Ezdikçe eziliyorum. Acım toprak altında, ben üstündeyim, yetişemiyorum sana…
Kim öğretti sana ?
Toprağı kanla sulamayı
Oradasın,
Aynı yerde
Elinde baş kesen bir taşla
Tanrıya el açılan bir adaksın diyorlar .
Tanrı tanımaz rüyalar.
Kaçıyorum,
kendimden,
Ama neden?
Kara kış ağzında
çiğnetiyor ürpertisi
ruhumu
Sabaha karşı
Doluşun heybeme
Sabaha kor var
Doluşun
Bağlanıyor karalar
Toprağa
Sappho !
Hangi uçurum engel,
Ruhunun narkissos’un aksiyle buluşturmaya ?
Eril bir iniltiyle
Göğüslediğin ,
Kuş konmaz dallarımı kıran kim ? diye sormayacağım Yezda
Ak günlerin karasıyım artık belli
Göklerden boşalan acıyı solumda taşırarak geliyorum
Çürük bir yazgının kuru dallarında sallanan
Bu ruhu hangi el omuzlar ?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!