Deniz mavisi değildi o renk, suya yazılmışlardı o dizeler...
Ruhtan gelenlerden değildi...
İçinde bir yerlerde replikler, kurgu, senaryo hazırdı..
Hayatının senaryosu...
Sen yazdın, karşındaki oynadı...
İstanbul öylesine uzak ki
Öylesine uzak sorunlar,
Sorumluluklar…
Bir inziva, bir kaçış, bir sığınma
Geri dönüş olmasa hiç…..
Çıkmazları çıkar
Olmazları olurmuş gibi yapmak
Kendini kendine gömmek
Geçmişe saklanmak, kaçmak mıdır bu günden?
Gümüş kanatlı bir martıydı özgürlük
Hani meleklere ninni söyletecektin özlemlerimi avutsunlar diye
Hani gökyüzünden yeryüzüne salıncak kuracaktın papatyalardan
Özgürce uçurtmalarla ebelemece oynayacaktım
Hani sarıp sarmalayacaktın kurda kuşa yem olmayayım diye
Demokles’in kılıcı gibi tepemden sallanan
Hüznümün kilidini kıracaktın hani
Kanadı kırık kuşumsun
Yüzyıllardır süregelen yalnızlığım
Kışın doğmayan güneşim
Zifir karanlıktaki sesim
Ocakta yanmayan ateşim
Kitabımsın, bitiremediğim…
İçindeki lirizmi kışkırtan bir deliydi o, senin için
Karalama defteri olmamalıydı
Duygu felci dediğinde.…
Ya da içindeki boşlukların dolgu malzemesi
Onun içindeki çocuğu bir şekere, bir balona kandırdın…
Şiirlerinin düşü olmak yetmedi
Ya da düşlerinin şiiri
Yitik ülke Atlantis gibi kalabalık yokluklar
Hayaller, yalancı aşklar, âşıklar
Kurmaca hikâyelerden ibaret hayat
Gökkuşağının altında uyanık görülen rüyalar
Bir mum ışığı gibi girdin hayatıma
Güneş oldun, en sıcağından
Bir damla yağmur gibiydin
Gözlerimden aktın, sel oldun
Her an sönmeye hazır bir kor gibiydin
Sevdim seni, ateş oldun
Neden insan aşkının öznesini kendi seçemez
Neden yüreğini yönlendiremez
Nedir bunun çözümü
Aşk neden acıtır hep, her zaman
Neden bu medcezirler
Huzura düşman mı aşk olgusu
Ne ben anlatabildim ne sen anlayabildin
Bittik, bitirdik..
Doludizgin yılkı atları gibi tükettik biz’i
Don Kişot misali saldırdık yel değirmenlerine
Sabahlara kadar sevdayı yonttuk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!