Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
GÜNEYKENT'TE PEMBE GÜL YANAKLI PRENSES ( MASAL )
Güney kente hakim bir ağa varmış,
Köyün fakirini hizmetçi almış,
Bağ bahçe içinde gülleri karmış,
Onunda bir kızı, bir oğlu olmuş.
Fahretdin, Halime görev sürdürmüş,
Nice gariplerin yüzü güldürmüş,
Kentliye kendini fazla sevdirmiş,
Evinin çevresi çocukla dolmuş.
Güller arasında duyulunca ses,
Gülden hanımdan da doğmuş prenses,
Özgün İpek'ede sevinmiş herkes,
Ensar'i Hikmet'i aramış, bulmuş.
Toplanan güllerle dolarmış çuval,
Neşeli oğlanda çalarmış kaval,
Çalışan kızlarda olurmuş bir hal,
Serilen güllerde güneşte solmuş..
Zekiye, Cennet'e söylediği gün,
Beşik kertmesiyle çözülmüş düğüm,
Üç gün torununa yapılmış düğün,
Kraliçe Güler gelini almış..
GÜNEYKENT'TE PEMBE GÜL YANAKLI PRENSES masalımız başlıyor…
Evvel zaman içinde, Kalbur zaman içinde yörenin halkı da, Çok zorlanmış seçimde, Çünkü mutlu olamamış bazısı geçimde. Herkes kendi çapında düşünmüş çare, Kimi zengin olmuş kimi avare. Bakmayınca güller açmadan solmuş, Başka şehirlere göç eden olmuş. Paraya çevirmiş malı, mülkünü, Aşıklarda söyler ezgi, türkünü. Zekice ağada çokmuş bilgiler, Ona karşıda artmış saygı sevgiler. Cennet hanımı da ağzı dualı ana, Minnettar olurmuş Fahretdin oğluna. Gelini Halime de hürmette kusur etmezmiş, Atasının gönlünü almadan gitmezmiş. Yaşlanınca onlar çekilmiş ahşap eve, Eşiyle birlikte sarılmış dini göreve. Aklından geçeni demiş oğluna, Evladı da rıza göstermiş duruma. Dinleyelim bakalım fikrinde neler var neler, Kulaklarımıza küpe olsun düşünceler. Çoğu yalan olur baktırma fala, sevimli Zeki çocuklar önem veriyor masala. Dikkatimizi de fazla dağıtmayalım, Doğru düşünenleri de yanıltmayalım,yeşilliği kurutma yalım.
Güney kuz kentte çok sevilen, sayılan Zekice ağa köyün diğer zenginleri malını mülkünü satılığa çıkarınca yılların maddi birikimi onlara vererek kentinin selameti için elinden geleni yapmaya çalışmış. Kendi ve eşi Cennet de yaşlı olunca canından çok sevdiği, gözü gibi baktığı biricik evladı Fahretdin ve değer verdiği gelini Halime hanımefendiyi evine çağırarak.köyde kalan fakir halkın umutsuzluğa kapılmaması için şu sözleri demiş:
Hoş geldiniz, hanemize sefalar getirdiniz evlatlarım. Önce rahat oturabileceğiniz bir yeri seçin, Şimdi kulağınızı iyice açın. Benim size vereceğim bilgiler hem kentimizin selameti için hemde, sizlerin selameti için çok önemli demiş. Oğlu ve gelini seni dinliyoruz baba elbette senin ağzından çıkacak her söz önemli demiş. Bu arada Cennet ana da çayı demleyip getirmiş.
Bak Fahretdin oğlum: sana önce GÖZGÜN soy adımızın nereden basıl verildiğini açıklayayım. Eskiden soy ad diye bir şey yoktu insanlara Ahmed'in oğlu Mahmut, Tahsin'in oğlu Murat, Süleyman'ın oğlu Ali gibi biri birilerini bu şekilde tanırlardı. Dedemiz de bizim gibi Malına, mülküne değer veren insanmış. Gül fidanlarını genelde güneye karşı dikermiş ve gözü gibi bakarmış. Nüfus Kütüklere soy isim yazılırken dedemin arkadaşları ona imrendiğin den dolayı gözlemlerini de dile getirmişler. Halil ağanın adının soy adı gözgün olsun demişler. Çünkü bu önemli kayıtta şahitlerin sözü geçerliymiş. Katip. - Şahitlere neden gözgün olsun diye ısrar ediyorsunuz, içeriğini açıklar mısınız demiş.
Dedemin arkadaşları Halil ağa güllerini genelde güneye karşı diker ve onlara gözü gibi bakar, dalını budar, dibini çapalar tomurcukların ne zaman açacağını hesaplar bizden fazla gözetler biz bilgileri ondan alırız demiş. Ve bu şekilde Gözgün soy ismimiz anlam kazandı, bu varlığın çoğu atalarımızın yadigarı demiş.
Oğlu Fahretdın'de- Baba bu konuyu aydınlattığın için çok sağ ol Allah seni başımızdan eksik etmesin demiş.
Aslında GÖZGÜN kelimesinin AYNA anlamına geldiğini bildiği halde babasının açıklamalarına saygı duymuş.
Zekice ağa oğlum bunlar özel basit bir mesele esas konumuza gelelim, önemli olan servete konmak değil, atalarının kemiklerini sızlatmamak için dünya ve ahireti eşit düşünerek onun başkalarınında istifadesine açıp yararlandırıp fakir ve fukaranın duasını almak demiş.
Gelini Halime hanımefendide babasının boşalan çay bardağını doldururken haklısın baba : Köyün zenginleri göç edince kentimizi bir dedikodu sardı aldı yürüdü bizim halimiz ne olacak diye kara kara düşünürler demiş. Cennet ana da bir çare bulunur elbet demiş.
Zekice ağa: Bak oğlum çocukluğundan beri yanımda çalışırsın artı eksileri biliyorsun, bazen benim bile kusurumu fark eder oldun, biz yaşlandık artık Güney kuz kentin ağası sen olacaksın ama bu yörenin kuz gibi soğuk kelime kullanılmasından rahatsızlık duyuyorum. Bu yöreye sahip çıkıp adını GÜNEYKENT yapacaksın, hiç bir fakiri işsiz ve aç bırakmayacaksın, her haneye zaman zaman eşinle misafir olup eksiklerini alacaksın, çocukları sevindirecek sin, boş arazi bırakmayacaksın, Köyün başı boş hayvanlarını toparlayıp çiftlik kurup kurbanda onların ihtiyacını giderip paylaşacaksın, düğün yapmak isteyenlere destek olacaksın demiş.
Babasını can kulağıyla dinleyen Fahrettin evladı kafasına takılan soruları da yöneltmiş. Babacığım. - köyümüzden göç eden zenginlere borcumuz var mı?, Köy cami imamının ihtiyacını biz mi karşılayacağız, kuran kursu inşaatını, biz mi tamamlayacağız ?, okulumuzu devlet yaptı ama öğretmen ve müdürün kalacak yerini biz mi ? temin edeceğiz demiş.
Oğlum. - Benim iki arkadaşıma borcum kaldı onuda bu yıl ki gül hasadından karşılar kapatırız. Diğerlerine borcum yok. İmam ve hocaya yapılan masrafları paylaşıyorduk ama onların masraflarını elbette biz üstleneceğiz. Okulumuz açılmadan oturulmayan evlerden ikisini tamir ettirelim, müdür ve öğretmeni oraya yerleştirelim. Esas önemli bir konu daha var : Köy odamızda barınan ailesini göç sırasında kaybetmiş Bulgar göçmeni iki garip var . Zafer ile Gülden hanım onları da mutlu et daimi sığınacak yerleri olsun demiş.
Vaktin hızlıca geçtiğini anlayamamışlar. ikindi akşam derken yatsı vakti oluvermiş. Fahretdin bey tam eşiyle birlikte kalkıp evine gideceği sırada köyün cami imamı Şeref bey gelmiş. Hep birlikte hoş geldin imam efendi buyurun şöyle oturun diye yer göstermişler.Gecenin bu vaktinde gelişine Halime hanımefendi şaşırmış önemli bir şey mi var ki diye ama Cennet ana da tahmin etmiş.
Köy imamı sebebi ziyaretime şaşırdığınızın farkındayım. ikindi, akşam, yatsı namazında Zekice ağamı camide göremeyince içim rahat etmedi, eve giderken bir hatır sorup birde acı kahvenizi içebilirim diye düşündüm. Cennet ana : Kahvenin lafımı olur Şeref efendi şimdi size Halime gelinim Türk kahvesinin en güzelini ve köpüklüsü nü yapar deyince Fahretdin beyin gözü hemen eşine ilişmiş mesaj algıladı mı diye, Halime hanımefendide kalkıp görevini ihmal etmemiş.
Zekice ağa: İmam efendi gelişin isabet oldu bende seninle bir konu görüşecektim. Şeref hoca: Hayırdır ağam emrin olur buyurun sizi dinliyorum. Hocam ben haliyle biraz yaşlandım, Güney kuz kentin ve halkının selameti için işten , güçten elimi ayağımı çekip bundan böyle ağalık görevini biricik oğlum Fahretdin'e devrediyorum. Şeref hoca: Yaşlılık ne demek hocam evveli Allah siz daha dağı devirir siniz maşallah demiş.
Sağ ol hocam. kaporta sağlamda içi biraz aşınmaya başladı ben kararımı verdim bundan sonra kendimi ibadetle meşgul edeceğim. Senden ricam yarın kuşluk vakti camideki ezan okuduğun yerden halka duyuru yap bende orada olacağım. Ağalık hırkasını oğluma kentin sakinleri önünde giydireceğim .Oğlum bu konuda şehir mektebinde eğitim aldığı için benden daha güzel bu işi yürütür, oda yapacaklarını gelen halka anlatır demiş.
Babasının evladına güven dolu konuşmasını taktir eden hoca efendi : Bana düşen görevi memnuniyetle yaparım bir defa değil üç defa halkı çağırıp meydana toplanmalarını saplarım demiş. Kahveleri içtikten sonra herkes evine çekilmiş. O gece sabaha kadar planlar yapan, sorumluluğunun bilincinde olan Fahretdin bey uykusunu da feda ederek Güney kuz kentin halkına nasıl bir güven duyan, umut veren konuşmasını yapabilirim diyerek Hakka sığınıp dualar etmiş.
Sabah ezanıyla uyanan Halime hanımefendi eşine Sen hiç uyumadın mı yoksa gözlerin kanlanmış demiş. Fahretdin bey: Nasıl uyuyabilirim ki yüzlerce halk benim ağzımdan çıkacak söze odaklanacak onun için gerekli tasarımımı yapmalıyım. demiş. Namazlar kılındıktan sonra Halime hanımefendi kahvaltıyı hazırlayıp eşini buyur etmiş. Birlikte yedikten sonra İmam efendinin sesi duyulmaya başlamış, duyuruyu üç defa yansıtmış.
Güney kuz yörenin sakinleri vaktinde önce meydana toplanmış. Herkes tedirginlik içindeymiş. Çünkü köyün bütün ağaları kenti terk etmiş. Zekice ağamız damı gidecek yoksa diye düşünenler varmış. Gözler merakla ağanın oğluna çevrilmiş ama Fahretdin bey babası gelmeden , ona söz vermeden bir kelime dahi halka konuşmak istememiş, soru soranlara sabredin demiş.
Bu arada Zekice ağa Cennet anayla birlikte meydana gelmişler. Herkes saygıyla , hürmetle her ikisinin ellerini öpüyormuş.Bu arada çocuklarda sıraya girince onlara pardösü ceplerine önceden hazırlık yaptığı şekerlerden el öpenlere ikişer üçer yaşlarına göre taksim etmiş.
Konuşma yerine geçen Zekice ağaya halk pür dikkat odaklanmış. Ağa konuşmasını özetleyerek: Çok değerli yöre halkımız..Sizin buraya toplamamızın sebebini size açıklamak istiyorum. Biliyorsunuz kentimiz adeta göç dalgası yaşıyor artık buna dur demenin zamanı gelmiştir. Bundan böyle kentimizin selameti ve sizlerin huzur içinde yaşayabilmeniz için ağalık hırkasını oğlum Fahretdin'e huzurunuzda giydiriyorum, haliyle biraz yaşlandığım için istirahate çekiliyorum. Oğlumun beni mahcup etmeyeceğine ,daha güzel hizmet edeceğine canı gönülden inanıyorum hakkınızı helal edin demiş.
Halk hep birlikte helal olsun ağam , Allah senden razı olsun , sende bizlere hakkını helal et, sağlıklı ömürler dileriz diyerek içlerinde gözleri yaşaranlar olmuş. Bu arada Ağalık hırkasını, fesini giyen Fahretdin bey halk biraz sakinleşince dikkatlerin üzerine odaklandığını hissedince duygu ve düşüncelerini söylemeye başlamış
. Muhterem halkımız.saygıdeğer büyüklerim, hanımefendiler, beyefendiler, kıymetli gençlerimiz,sevimli çocuklar, Sizler kentimizde umutsuzluğa kapılmayın, Allah'ın izni ile sizlerinde desteğiyle ben Zekice babamdan aldığım öğütlerle, tecrübelerimle, plan proje, fikirlerinde sizlere hizmet etmeyi, güveninizi kazanmayı Güney kuz kentini GÜNEYKENT yapmayı yöremizden göç edenlerinde buraya imrendirerek arzu edenlerin geriye dönüşünü saplamayı düşünüyorum demiş. Halkın hepside Fahretdin beyin güven dolu konuşmayı alkışlamışlar.
Konuşmasına devam ederek daha önemli konuları dile getiren Fahreddin bey sözlerine şöyle devam etmiş. - Bundan böyle bana ağa diye hitap etmeyin büyüklerimiz evladı gibi bilsin, gençlerimiz ağabey , emsallerin de kardeş bilsin.Bulunduğumuz yöreyi kalkındırmak için her vatandaşımız yeteneğini, yapabileceği işi belirtsin. Kuran kurs hocamız Hatice NUR hanımefendi isimlerinizi ve söylediklerinizi kaydedecek bende yarından itibaren görev taksimi yapacağım. Örnek olarak - Ben terzilik yaparım, diğeri halı dokurum,bir başkası bahçıvanlık yaparım, diğeri budak yaparım, hayvanlara bakarım diyebilir. Burada benim hedefim herkes yapabileceği, başarabileceği görevi üstlenirse Kuzey kuz kenti GÜNEYKENT yapmayı hedefliyorum demiş.
Bunu duyan hak Allah senden razı olsun köyümüzün zenginlerinin hepsi gitti Bir siz kaldınız Siz de gitseydiniz bizim halimiz nice olurdu diye Zekice ağaya GÖZGÜN ailesine duacı olmuşlar. Fahrettin bey sözlerini şu sözlerle tamamlamış. Görev taksimi yapıldıktan sonra her çalışan için Metin Kutsal beyin gözetiminde puantaj defteri tutulacak, Çalışanın ihtiyacına göre ister haftalık, ister aylık olarak emeğinin hakkı ödenecektir.
Fahretdin bey kuran kurs hocası Hatice Nur dan listeyi aldıktan sonra Metin Kutsal beyle bir araya gelerek istişare yaparak kimlerin ne yapabileceğinin kararına varmışlar. Liste içinde o kadar çok meslek sahibi çıkınca duygulanmışlar. Üretilen ürünleri şehirde ve gerekli yerlerde paraya çevirip artı eksileri tamamlayıp , çalışanların parası ödendikten sonra para üstünü kent yöneticisi Fahretdin beye teslim edilmesi gerekliymiş.
O günden itibaren kent halkına herkesin anlayacağı işi Taksim ederek çalışmaya başlamışlar. Fahretdin bey milletin gözünde de Kral lider sıfatında olduğu için Halime hanımı da Kraliçe gibi ilgi görüyormuş zaten köyde giyimi ve örnek davranışları milletin İlgilisini çekmiş. Kent sakinleri hep birlikte beylerine de her an güvenerek çalışmaya başlamışlar. Metin Kutsal bey başı boş hayranları da bir araya toplayarak büyük bir Çiftlik yapmış bunların dilinden anlayan tecrübesi olan Zafer Beye görev vermiş bunu da Fahretdin beye bildirmiş.Beyde İsabetli kararını tebrik etmiş.
Hayvan çiftliğinden sorumlu Zafer beyin Gülden altında bir eşi varmış henüz çocukları olmamış. Bunlar Gürcistan göçmeni olarak gelmişler, göçmen olunca köy evleri yokmuş Köy odasında geçici kalıyorlarmış. Kente dışarıdan misafir geldiğinde de mecburen o gün komşularına sığınıyorlar mış bu duruma kalıcı çözüm bulan Fahretdin bey Gülden hanımefendinin bağ ve bahçe işlerinden anladığını bildiği için , önceden düzenli bir şekilde yapılan bahçe evine onları kalıcı yerleştirmiş. Hayvan çiftliği de bahçe evine yakınmış bu vesileyle köy odası da ziyaretçileri için müsait olmuş. Ora en çok Metin beye yaramış. Çünkü Hesap kitap, alacak verecek meselesini oradan yürütüyormuş.
Zafer Bey eşinin çok seviyormuş Ailesi göç sırasında farklı yerlere gidince yeterince Haber'de alamayınca Gülden hanımla birbirine sıkı bağlanmışlar. Kraliçe Halime hanımefendi de bunların mutluluğunun farkında olup, bağı ve bahçesini emin ellere teslim edince hep bunlar hem de onlar mutluluk duyuyorlarmış. Fahrettin bey çiftliğinde yetiştirdiği hayvanlardan uygun olanları kestirip köy halkına dağıtıyormuş. fakir fukara
bey sayesinde et yüzü görüyormuş. Herkesin çalıştığı ölçüde yevmiyesini veriyormuş, halkı memnunmuş.
Sarp yöre dere tepe arazisi düzensiz olan Kente ilgi gösterip bakınca gereksiz ağaçlar, Otlar ayıklanınca toprak ve gübresini, suyunu alınca harika bir kent sıfatı taşımaya başlamış. Gül fidanlarının dibini bayanlar çapalarken , erkeklerde dallarını buduyormuş. Terzi kadınlar köy ihtiyaçlarını dikerken, genç kızlar nakış oyası benzer hediyelik eşyalar üretirken, bazı becerikli kadınlarda kent atölyesinde Isparta halısı dokuyormuş.
Kent çocukları da buldukları meydanda bir araya gelip oyunlarını oynuyorlarmış, kızlar şaplak taşları biriktirip üst üste yığılarak, evdeki işe yaramaz çaputları da top şeklinde bağlayarak yığılı taşın üzerine sırası gelen onu yuvarlayıp taşları yıkan başarılı oluyormuş. Bebeklerin uyuması için iki araca bağlanan salıncak ipinin ortasına da battaniye serip bebeğin oraya yatmasıyla ortadaki ipi çekerek sallanmasıyla küçük çocuklar mışıl mışıl uyuyormuş. Fazla olan iplerinde iki kişinin ipi havada dalgalandırıp sallamasıyla ipe değmeden, ayağına takılmadan hoplama, zıplama oyunu oynuyorlarmış. ayağına, koluna, eline ,vücuduna ipi taktıran da oyun dışı kalıyormuş. bir grup kızlar da çapraz kareler çizerek yolda seksekler halinde çizgiye değmeden, üzerine basmadan karşıya geçen oyunu kazanıyormuş .seksek yaparken de çizgiye basan oyunu kaybediyormuş, buna benzer kızların yuma göz oyunu varmış bunun bir adı da sobe diye geçiyormuş.
Oyuncu çocuklar sırasıyla bir araç veya bir yere yaslanıp gözünü yumarak birden ona kadar sayı sayıyormuş sayı bitince de . Önüm arkam sağım solum sobe diyormuş. Bu sefer saklanan arkadaşları bulmaya çalışıyormuş, buldukları ceza olarak söbe yerine görevini yapıyormuş. Saklanıp da sobe yerine gizlice gelen oyunu tadını çıkarıp tekrar saklanmaya devam ediyormuş. Kızların daha da farklı oyunları çokmuş.
Erkeklerin oyunları kızlardan biraz daha farklıymış. Yarım metre veya 75 santim 2 Parmak kalınlığındaki bir düzgün değerinin ucunu kertip 10- 15 veya 20 santimlik dalı koyarak havaya kaldırarak o dalın ortasından kuvvetlice vurup öteye gitmesini sağlıyormuş, bunun adı da met değnek oyunu adı verilmiş. Kim daha uzaklara vurup fırlatırsa bu oyunu kazanıyormuş. Bir grup genç de fitçi oyunu oynuyormuş Onun yapılışı yumruk büyüklüğünde ki ağacın yuvarlak altına doğru silindir şeklinde incelmesiyle alt bölümüne çivi çakılmış, üst bölümü de ip dolanacak yer varmış ipi saran birden bırakınca fitçi kendi etrafında döndükçe mutlu oluyorlarmış,kim fit çiyi uzun süre döndürürse oyunu kazanıyormuş. Bir grup erkek çocuk arkadaşla da elindeki boncuktan büyük cam bil yaları birbirine baş parmağı ile itmesiyle vurdurarak birbirine şiddetle temas etmeleri ile sallandıkça çıkan ses den de mutluluk duyuyorlarmış. Cam bil ya bulamayan erkek çocuklar da yuvarlak taşlardan istifade ediyorlarmış.
Yuma göz yani sobe oyununu erkek çocuklarında oynadığı gibi bazen kız çocuklarla karışık , olarak oynuyorlarmış aileler çocuklarının birlikte olup oynamasından memnunmuş, çünkü işlerinden geri kalmayınca mutlu oluyorlarmış.Akşam olunca herkes evine gidiyormuş. Kraliçe Halime hanım efendi Fahretdin bey ile şehre gittiğinde çocuklar için aldığı çikolata, bisküvileri meydanda onlara dağıtıyormuş. Her çocuk hanım ağanın elini öperek minnettarlık duygularını dile getiriyorlarmış. Bu arada kadınları da düşünüyormuş. Şehirden aldığı basma topları Köyün terzisine bırakarak herkesin ölçüsüne, tarzına göre dikilmesini sağlıyormuş. Onlar da özel ve güzel günlerinde Kraliçe sayesinde bir güzel giyinip toplantıya geliyorlarmış .Her kadın halinden çok memnunmuş.
Fahrettdin bey ve kraliçe Halime hanımefendi fırsat buldukça fakir ailelere misafir olup eksiğiyle gediğini yakından fark edip not ederek onlara hediyeler götürüp memnun etmeye çalışıyormuş. Evli oldukları halde henüz çocuğu olmayan Halime hanım da köylünün duasını alıyormuş. Eşiyle birlikte her şey güzel yoluna girdi ama Allah'ın izniyle birde evlat umudumuz da gerçekleşse diye konuşuyorlarmış. Bu arada Gülden hanım da eşi Zaferle evlat arayışı içindeymiş. Kentte çocuksuz aile yok denecek kadar azmış. Gülden hanım ve Halime hanımefendinin çocuklarının olmayışı dikkat çekiyormuş, Ama birlikte doktora gittiklerinde de bir kusur olmadığı zaman la olabileceğini kanaatine varmışlar..Gülden hanım Kraliçe Halime hanımefendiye zaman buldukça destek oluyor .Ev işlerinde de gerekeni yapıyormuş. Çocukları olmadığı halde Hayal kurarak birbirlerine evladımız olursa beşik kertmesi yaparız, senin oğlun olursa ben kızımı sana veririm benim oğlum olursa senin kızını alırım diye sohbeti sürdürmüşler. Bizleri yoktan var eden yaratan yaşatan, sevgi ile kuşatan dan umut kesilmez diyerek, inancının da farkında olup hakkına olan görevi yerine de getiriyorlarmış , çünkü hiç umutsuz olmamışlar..
Günler Aylar birbirini kovalarken Kraliçe Halime hanımefendi ile Gülden hanımın hamile olduğunu kentli kadınlar duymuş bunu fark eden Fahrettin bey eşini hamilelik döneminde koruduğu gibi, Gülden hanıma da ağır işler yaptırmayarak koruma altına almış. Zafer bey de hayvan çiftliği üretiminde çok başarı göstermiş . Doğum yapmayanları kurbanlık seçip çiftlikte üretime uygun olanı artık biliyormuş. Her hayvanın barınağı farklıymış, tavuklar kümesinde, civcivler daha muhafazalı yerlerde, koyunlar, Kuzular, keçiler ve oğlaklar uygun yerlerde yem ve samanı veriliyormuş. Tavşanın kafesi farklıymış, inek ,eşek, at gibi büyükbaş hayvanlarda besi hanede duruyormuş. Her hayvanın yiyeceği yem saman balya deposu mevcutmuş.
Zafer bey bakımı için yetersiz kaldığı zamanlarda köylü erkeklerde destek oluyormuş, yardıma koşuyorlarmış. Ara sıra Güneykent'in muhasebesinden sorumlu Metin Kutsal bey büyükbaş ve küçükbaş hayvanları sayarak kayda geçiyormuş. Gül fidanlarının da yavaş yavaş yaprakları üremeye başlamış. Bu arada domurcuk güllerde açıyormuş. Hamile olan Gülden ve Kraliçe Halime hanımefendi kentin ebesine kontrol olunca doğumlarının çok yakın olduğu müjdesini almışlar.
Hal böyle olunca her ikisi de Fahtetdin beyin evinde koruma altındaymış, ağır sancıları artınca ebeye çağırmışlar. Ebe hanım bu işin ehli olan iki bayanla gelmiş sırasıyla önce kraliçe Halime hanımı doğum yaptırmış ve nur topu gibi bir oğlan evladı dünyaya gelmiş. Buna sevinirken Gülden hanımın da ağrıları, sancıları iyice artınca Ebe hanım onu da doğum yaptırmış onunda dünya güzeli bir kızı olmuş. .Doğum ehli olan iki hanım çocukların göbeklerini bağlayarak gereken ilgiyi göstermişler. Önce müjdeyi Fahretdin beye vermişler Arslan gibi bir oğlun oldu diye. Sonra da Zafer beye müjdeyi iletmişler kızın oldu diye..
Kusursuz doğum yaptırdığı için Fahrettin bey Ebe hanıma bir küçük altın hediye ederken, Zafer beyde de ağanın izniyle bir horoz hediye etmişler.Evladına kavuşan GÖZGÜN ailesi torununa kavuşan Zekice ağanın ve Cennet ananın emriyle sevincini Köy halkı ile mutluluğunu paylaşmak için üç gün Meydan'da ziyafet vermiş . Kent halkı yiyecek ve içeceklere de doyduğu gibi kedi ve köpek gibi diğer hayvanlarda doymuş, ve böylelikle halk yeniden içtenlikle yürekten çalışmışlar. Her emek veren de karşılığını mutlaka alıyormuş.
Kraliçe Halime Hanımefendinin evine çocuk görmeye gelenler devamlı artıyormuş her gelenlere ikramlarda bulunuyormuş. Nihayet birkaç gün sonra da köyün imamı Şeref hoca ziyarete gelmiş.. Hayırlı olsun Allah güle güle büyütmek nasip etsin. Hayırlı evlatlar olsunlar düşüncesiyle geldiğinde Gülden hanım ve Zafer Bey de oradaymış. Fahretdin bey ziyaretten çok memnun kalmış ve şöyle demiş. Hazır İmam Efendi de buradayken inancımızın gereği çocuklarımızın da ismini ezan ile koyarsak daha iyi olur diye düşünmüşler. Hoca efendi de doğru söylersin. Ezanla konulan isim kalıcı olur ve çocuk benimser aklına yazar bu isim Onların her yerde pusulası olur onunla tanınırlar ve anılırlar demiş.Çay kahve hazırlanırken isim arayışına girmişler.
Kraliçe Halime hanımefendi eşiyle karara vardıkları Ensari Hikmet adını koymayı uygun görürler. Hocanın buna aklı yatar ve duasını yapıp kulağına ezan okuduktan sonra oğlum Ensari Hikmet adına sahip ol diye 3 kere tekrarlayınca adı konulmuş olur. sıra Gülden hanımın kızına gelmiştir. Annesi kızının burnunu elleyip senin adını ne koyalım kız dedikçe Hep gülmüş gülüşü de Zafer beyin çok dikkatini çekince madem bunun adı da Güler koyalım hep gülüyor bizim içimizi ferahlatıyor baksana demiş. Ve bu karara varmışlar. Hoca efendi onun ismi de ezanla dua edip 3 kere Güler adına sahip ol diye çağırdıktan Sonra Güler kız olarak kabul edilmiş. Vakit geç olunca herkes yuvasına çekilmiş normal Yaşam devam etmiş.
Kraliçe Halime hanımefendi oğlunu önceden hazırladığı beşiğe yatırmış,kundaklamış, üzerine battaniyeyi hava alacak şekilde örtmüş. Fahretdin bey fırsat buldukça battaniyeyi kaldırarak Ensariİ Hikmet oğluna öpücükler konduruyor muş ayrıca önceden nazar değmesin diye hazırladığı boncukları beşik sapına bağlamış, oğlunun elleri salınınca onları oynuyormuş. Çocuğun rahat etmesi için çanak sayesinde belendiği için gider oluyormuş. Her ağlayışında da Halime hanımefendi gıdasını veriyormuş, rahat bir ortam içinde büyütüyorlar mış.
Gülden hanım kızı Güler'e bahçe evinde bakıyormuş. Tabii ki fakir olunca onların beşiği olmadığı gibi kundak içinde gerekli ihtiyaç duyulan eşyalar yokmuş.Kızı Güler'in biraz olsun rahat edebilmesi için Gülden hanım ağaç dallarından dökülen kuru gazellerden yatak yapmış. Evin önündeki bahçeden topladığı açan gül yapraklarının yumuşaklığını bildiği için torbalarından yastık yapmış. Minnacık çocuk debelenip çabalarken çuvalın içindeki gazel yaprakları sıkıştırıldıkça çocuğa ninni görev yapıyormuş, uyuyup kalıyormuş.
Güllerden oluşan yastığa da kafasını koyunca sağa ve sola döndürdükçe, Gülün ıslaklığı güzelliği yanaklara yapıştıkça Teninin de tazeliği ile adeta yanaklarında pembe güller açıyormuş, uyanınca annesine bakarken de gülücükler saçıyormuş. İsminin Güler oluşu da isabet olmuş. Eşi Zafer'de hayvan çiftliğini koruyucu dev köpeklerine emanet edip eve geldiğinde ilk işi Güler kızını öpüp kucaklamak oluyormuş. Çocuğun yanaklarından daha çok öpüyormuş, çünkü hem Gül Kokusu hissediyormuş, hem de bebek kokusunu her ağlayışında Gülden hanım da gerekli gıdasını her an vermeye, olmasa da sağlamaya çalışıyormuş.
Güneykent'in üretiminden sorumlu Metin Kutsal beyde çiftlikten elde edilen süt, yoğur,lor, peynir, kaymak, tereyağı gibi gıdaları ihtiyaç sahiplerine dağıtıyormuş. Kent sakinleri ürettiklerini paylaştıkça da pek ithalat ürünlerine ihtiyaç duymuyormuş. Halk kurulan düzene Kral, lider, ağa bildikleri Fahretdin beye ve GÖZGÜN ailesine minnettar oluşunu sohbetlerine yansıtıyormuş..
Havanın sıcak oluşunu fırsat bilen Gülden hanım Güler kızını yıkayıp durularken kızının yanaklarındaki gül deseni sabunlu su ile de çıkmayınca çok şaşırmış. Çocuğun her iki yanında pembe Gül yaprağının güzelliğini, özelliğini i andırıyormuş . Bunu gören Zafer bey de hem şaşırmış hem de çok sevinmiş. Çünkü her bir günü güllerin arasında geçiyormuş.
Seher vaktinden, kuşluk vaktine kadar, ikindi vaktinden akşam vaktine kadar Tomurcuk olup açan pembe gülleri toplamaya gelen kadınlar, kızlar da bahçe evine gelip çocuk görme bahanesiyle ziyaret ediyorlarmış. Güler kız çocuğunun her iki yanağındaki pembe gül deseni her gelenin ilgisini çekmiş. Kraliçe Halime hanımefendide şehirden bazı ihtiyaçları alabilmek için eşiyle gideceğin de oğlu Ensari Hikmeti Gülden hanıma emanet etmiş ve aceleyle. ilkine pek Güler kızı dikkat etmemişler ama ..Pazar dönüşünde Güler kızımıza da hediye alıp severken her iki yanındaki Pembe Güllere hayran kalmış, ilkine boya veya yaprak sanmış ama gerçeği öğrenince bu da bir hikmet ilahi demiş. Gülden hanım da çocuk olmadan kurduğu hayalleri hatırlamışlar verdiği sözlerimizde de sadık kalmalıyız diyet vurgulamışlar. Çünkü o zaman oğlun olursa kızımı veririm oğlum olursa kızını alırım demişler. Kraliçe Halime hanımefendi pembe gül yanaklı Güler'i sevdikten sonra oğlunu kucağına alınca evine gelmiş,durumu eşine açıklayınca beyde şaşırmış .
Fahretdin bey Güneykent'imiz de çok güzel kızlar yetişecek desene demiş .Kraliçe Halime hanımefendi - iyi ya bizde Gül güzelleri yarışması düzenleriz hemde gül güzeli prensesini topluma tanıtırız, bu vesileyle Kentimizin adını duyurmuş oluruz. Hem de güllerin ürünleri daha güzel pazar bulur değerlenmiş olur demiş. Fahrettin bey cevaben - ben de düşünüyorum ama önce toprağı yeni yatırdığımız gül dalları Fidan olsun, kıvamına otursun bu yılki hasılat ile babamın borçlarını kapatalım. Bundan sonra gelir kaynaklarımız daha da artacak, İnşallah Güney kuz yörede tamamen Güneykent'e dönüşsün, bu vesileyle il ilçe idare amirleri de ziyaretimizde bulunur. bu Güneykent'imizi turizme açarız Ülkemize değil Dünyaya Miski amber Peygamber kokusu saçarız demiş.
Kraliçe Halime hanımefendi bu müjdeli haberi hanımlara sohbet sırasında iletmiş. Hanımlar da bize düşen her görevi yaparız diyerek güven vermişler. Kraliçe bayanlara şunu söylemiş. Eşleriniz bizim Gül fidanlarını budarken sizler de evin çevresindeki uygun olmayan yerlere gül dallarını getirin, toprakla buluşturun. Bundan böyle her evin çevresinde moloz taş yığını yerine Gülden duvar oluşsun Gül fidanları büyüdükçe verim aldıkça sizlerde yararlanırsınız demiş.
Bayanlar Fahrettin ağamız buna izin verir mi? deyince Kraliçe siz razı etme konusunu bana bırakın. Onun da mutlu olacağından eminim demiş. Ve hep birlikte bu fikri benimseyerek o sene budanan bütün gül fidanlarının birini bile boşa gidermeyerek evin çevresindeki gereksiz moloz taş yığınlarını kaldırarak
düzeni oluşturmuşlar, budanan dalları toprakla buluşturup gerekeni yapmışlar. Çirkinlik kalkmış ortadan onların yerini pembe gül Fidanları, almış birkaç sene içerisinde gelişen her gül fidanı yörenin mevsimine göre açıyormuş, gelişigüzel çirkinlik ortadan kalkınca en güzel manzarayı ortaya koymaya başlanmış. Her daldan fışkıran tomurcuk güller birer birer açmaya miski amber Peygamber kokusu saçma ya başlamış. Bu vesileyle herkes Güllerden oluşan havlunun duvarını, evini benimsemiş, hane halkı da gülümsemiş. Civar köylerden gelenlerde imrenmiş.
Bu arada Güler kız ile Ensari Hikmet çabalayıp yürümeye büyümeye başlamışlar, köy çocukları ile oynayacak duruma gelmişler, ilk kez oyun oynarken Pembe Gül yanaklı Güler kızların arasında dalga konusu olmuş. Diğer kızlar kıskançlığından ipleri sallasalar da onu uzaklaştırmaya başlamışlar, grup halinde Gül yanaklı kız, pembe Gül yanaklı Kız, Kırmızı dudaklı kız biz buradayız diyerek seslerini yükseltiyorlar onu gücendirmesinler.diyede erkek çocuklar kızlara susun dese de kızlar alayına devam edince pembe Gül yanaklı Güler kız ağlayarak oradan kaybolmuş.
Erkekler kızlara çok ayıp ettiniz sizin gibi küçük hanımefendilere yakıştıramadık demişler. Diğer çocuklar onu evine gitti salmışlar ama Güler kız evine gitmemiş ilkine okul bahçesinin kızlar tuvaletinde kaçıp, sığınıp saklanmış biraz oyun yorgunluğuyla orada uyumuş kalmış. Ve o gece bahçe evine gelmeyen Güler kızın yokluğu Gülden anne ve Zafer babayı derinden üzmüş. Birlikte doğru Fahretdin ağanın evine gelmişler, kızı orada da yokmuş. Bu sefer onlarda kapı kapı dolaşıp aramaya koyulmuşlar.
Tuvaletin kapısı örtük olunca içeri yabancı mahlukat giremeyince kız uyumuş, uyanmamış, geç vakitlere kadar Güler kızı arayanlarda bulamamışlar. Güler Kız sabah ezanıyla uyanmış ama sabahın sakinliğin den birazda kaçış korkusundan bir müddet daha tuvalette kalmış. Hava yumuşayınca kimse görmeden Gül bahçelerinin içine girmiş. Güneykent cami İmamı Şeref beyde caminin yüksek yerinden Gür sesi ile ezan okuduğu gibi Güler kızımız kayıp, Güler kızımız kayıp, bilen gören varsa bize haber versinler demiş.
Güler kızı her arayan devamlı dolaşıyormuş Çünkü bu sefer beni cezalandırılırlar diye korkuyormuş. Kız aslında bütün sesleri hissediyor ve duyuyormuş. Kraliçenin oğlu Ensari Hikmet de aramaya başlamış bir yandan da güzel arkadaşım, Güler arkadaşım diye bağırıyormuş, sesini duyan Güler buradayım diyememiş. Ensari Hikmet dolaşırken çok sıkışmış, Ağaçtan yapılan gül bahçenin tuvaleti de çok uzaktaymış, ufak suyunu dökeyim diye güller arasında ihtiyacı giderim diye fermuarını açarken birden: Güler kız ne yapıyorsun? .. Benimi ıslatacak sın diyerek saklandığı yerden ortaya çıkmış.
Ensari Hikmet - Güler arkadaşımı buldum diye bağırmaya çağırmış, anne ve babası koşarak gelmiş , biricik kızını kucaklayıp özlem gidermişler, ağanın oğluna da teşekkür etmişler. Kent imamı Şeref bey tekrar seslenerek: çok şükür Güler kızımız bulundu demiş. Herkes görevinin başına dönmüş. Bahçe evlerine kızı götürmüşler. Kızına neden kayboldun diye sorunca ? Güler kız - anne baba arkadaşlarım benimle eğlendiler, Gül yanaklı kız diye dediler. Bu da benim gücüme gitti herkesten kaçtım. Annesi de yavrum ya başına kötü bir şey gelseydi bütün gece nerede kaldın biz seni aramaktan perişan olduk demiş. Güler de okulun kızlar tuvaletine saklandım. Uyanınca da cezalandırırlar korkusuyla tekrar saklandığını söylemiş.
Zafer babası da yumuşak ve sevecen davranarak- kızım kızlar senin güzelliğini kıskanmışlar, onun için sana çamur atmaya çalışmışlar. Sen akıllı bir kızsın onlara aldırma sonunda pişman olurlar özür dilerler demiş. Gülden annesi de - kızım ben onların annesine söylerim kızlarına ceza verirler deyince. Güler de hayır sakın böyle bir şey deme anne sonra onların kızları da benim gibi gurur meselesi yapıp kaybolursa ben üzülürüm, birkaç gün oyun oynamaya gitmem Onlara da bu şekilde ben Ceza vermiş olurum. Onlar da hatasını anlarlar demiş. Ertesi gün Kraliçe annesi ile Ensari Hikmet oğluyla bahçe evine gelmiş bir güzel bahçe'de Güler ile akşama kadar oynamışlar..
Gülden hanım da elinden gelen ikramı sunmuş.Tabii ki Güler kızın kaybolması kentin annelerini üzmüş onlar da yavrularına gerekli dersi de vermişler. Bu sefer köy meydanında toplanan çocukların canı oyun oynamak istememiş. Çünkü orada Ensari Hikmet ve Güler kız yokmuş. Birlikte karar almışlar doğru Güler kızın bahçe evine gelip hep birlikte yaptığımız hatadan dolayı Özür diliyoruz demişler. Gülden anne yaptığı saç üstündeki böreklerden çocuklara ikram etmiş ayran sunmuş. Güler kız da onları affetmiş birbiriyle kucaklaşmışlar. Bundan sonra da okulda da ders konusunda da birbirlerine destek olmuşlar, başarı göstermişler.
Çocuğun kaybolması Gülden hanımla Kraliçe Halime hanımefendiyi düşünceye sevk etmiş. İyi ki kızımız bulundu yoksa ne yapardık , aynı şekilde oğlumuz kaybolursa ne yapardık diye kahve içerken bizler en iyi birer evlat daha düşünelim diye kahve içerken isabetli karara imza atmışlar. Bir kaç sene sonda Kraliçenin Özgün İpek isminde pırlanta gibi güzeller güzeli bir kızı olmuş, yine kısa bir arayla Güler hanımında nur topu gibi Umut evladı olmuş. Bunu duyan Zekice ağa yine talimat vererek torunlarının sevincini paylaşarak üç gün kent halkına ziyafet çekmiş. Cennet ana da torunlarına altın takmayı ihmal etmemiş .Atasının bu duyarlı davranışından mutluluk duyan Fahretdin beyde Kentin tüm çocuklarını sevindirerek türlü oyuncaklar dağıtmış.
Her sene büyüyen çocuklar daha da güzel olup gelişmiş, bu güzellikler karşısında Fahretdin ağamız duyarsız kalmamış. Güneykent'in de örnek kentler içinde yer alması, güzelliği ile nam salmasından cesaret alarak her sene Gül Güzeli yarışması yapıp gülün Prensesinin jüriler sayesinde ortaya çıkarmaya karar vermiş. Kentin muhasebesini yapan Metin Kutsal beyle de artı eksileri değerlendirerek hazırlığa koyulmuşlar. Çünkü Güneykent'de içtenlikle üretilen her ürün değer bulup, talepleri artırıyormuş.
Ensari Hikmet çobanlık yapan Mesut'un yanına gelmiş. Onun kaval sesini dinledikçe hayran kalmış ve bu kavalı bende çalabilir miyim diye ondan müsaade istemiş O da ağanın oğlu olduğunu bildiği için ne demek senden kavalı mı sakınacağım buyur al çal ama bunu önce öğrenmen gerekiyor ve öğrendikten sonra daha güzel çalarsın demiş , ve ona öğretmeye çalışmış Ensari Hikmet eline almış ve birkaç sefer üflemiş ama olmamış. Mesut amcasının istediği gibi hareket ederek öğrenmeye çalışmış bu kaval merakını babasına ileterek, Onun da kaval almasını istemiş ve kavalı alınca, Mesut Çoban'dan öğrenmeye devam etmiş .
Öğrendiğini kanıtlamak için Güler kız Gül toplarken O da kaval çalarak aşkını ilan ediyormuş. Fahretdin bey şehre gitmeden önce Güneykent yörenin güzelliğinin fotoğraflarını çekerek çantasına doldurmuş. Bu arada boş arazi var mı diye tekrar kontrol etmiş. Evlerin bahçeden gül duvarlarının oluşundan da gurur duymuş. Isparta şehrine gelince basın açıklaması yaparak gül mevsiminde gülün prensesi yarışması bahanesiyle herkesi Güneykent'ime davet ediyorum demiş.
Basın mensuplarının sorularını cevaplamış, çekmiş olduğu kentin manzaralarını yansıtan fotoğrafları da onlara dağıtmış, önemli yerlerde ilanlar asılmış bu ilanı duyanlar harekete geçmiş kızlarının güzelliğine güvenen analar en güzel kıyafetlerini giydirip kuşatıp provaya başlamışlar Bu arada Güler kızda heyecan sarmış annesine. Ben de bu yarışmaya katılmak istiyorum demiş annesi - kızım İyi güzelsin hoşsun ama güzelliğe biraz da kıyafetler damga vurur damga vuracak bu kıyafetleri biz nasıl alırız nereden buluruz diye düşünmüş.bu sözlerde Kraliçenin kulağına gitmiş.
Bunu işiten Halime hanımefendi gelin kızım Güler'i ben giydiririm demiş. Bu arada dünyaya gelen çocuklar büyümüşler Özgün İpek kız ve Umut da köydeki okulun ana sınıfına başlamışlar. Başarı gösterince öğretmen buları piyes oyunu kahramanı yapmış. Önemli bir etkinlik olursa Umut aile reisi rolünü üstlenecekmiş, Özgün İpek'te hanımefendi rolünü üstlenecekmiş. Ana sınıfında ki diğer öğrencilere de görev taksimi yapılmış. .Zaman zaman bu prova unutmaması için sınıfta tekrarlanmış.
Ensari Hikmet köyün koyun çobanı Mesut beyden aldığı dersle kaval çalmayı geliştirerek, festival program
günü açılış yapmak heyecanını ailesine yansıtmış, gizleyememiş.Ağabeyinin bu fikrini işiten Özgün İpek'te anne ve babasına - Bizde Umut ile sınıf arkadaşlarımla programa katılırız deyince. Kraliçe Halime hanımefendi evlatlarının gönüllü hizmetine yeşil ışık yakarken baba Fahretdin beyde - bunu program organizatörü Metin amcan ile değerlendirelim. Elbette sizlerin Gül festivali yarışma öncesi sahne almanızdan mutluluk duyarım demiş. Her iki yaşasın GÖZGÜN ailesi yaşasın annem ve babam, dedem baba annem deyince baba evlatlarına sarılırken . Halime hanımefendi - Biliyor musunuz çocuklar size bir sürprizim olacak deyince - Bu sefer annesine sarılırlar ağzından baklayı çıkartmak için. Oda hani resimlerden tanıdığınız gurbette anne anneniz ve dedeniz de festival gününe kadar burada olacaklar deyince çocukların neşesi dahada artmış.
Festival programını duyan ve kentten göç edenler ailecek geri dönmeye başlayınca Güneykent nüfusu dahada artmaya başlamış, belediye olma yolunda mesafe katetmiş. Her tarafta pembe güller açılmış.Tüm yöreye mis kokular saçılmış. Isparta ilinden gelen mülkü amirleri, diğer ilçelerden, kasaba ve köylerden gelen Kaymakam ,komutanlar,Belediye başkanları,Muhtarlar ve vatandaşlar batı yönünden doğuya doğru yokuş yukarı çıkarken bile Güneykent gül kokulu miski amber havasını teneffüs etmeye başlamışlar. Merkeze ulaşınca daha çok beğenmişler.
Çünkü her hanenin avlu duvarı güllerle çevrilmiş, Civarda gülsüz boş arazi yokmuş. Kentte üretilen gül mamulleri ürünlerinin yanı sıra rengarenk dokunan halılar, bayanların bin bir emekle işledikleri oyalar, güne özel yapılmış hediyelik eşyalar, Ressamların tabloları , Çiftlikten üretilen gıda ürünleri sırasıyla dizince kermesten öte fuar stantlarını andırıyor, kanıtlıyor muş. Misafirler hayran kalmışlar. her hane önünde de Ay yıldızlı Bayrağın dalgalanması, güllerin açması örnek bir tablo sergilenmesi bile idare amirlerinin dikkatini çekmiş. Gelen yarışmacılarla, izleyicilerle meydan dolmuş taşmış. İkramlar için gerekli hazırlıkları önceden yapınca pek sıkıntı yaşanmamış her şey bolmuş.
Program açılışı İstiklal Marşımızın Okunmasıyla , Şehitlerimiz için saygı duruşuyla başlamış..Açılış konuşmasını yöreye yeniden sahip çıkılmasına vesile olan Zekice ağa kısa bir konuşmayla misafirlere hoş geldiniz demiş. Program organizatörü Metin Kutsal bey Fahretdin Gözgün beyi sahneye davet etmiş. Büyük alkış desteği alan ağa misafirlerine hoş geldin dedikten sonra hedeflerini sıralamış Gül güzeli prenses yarışmasına katılanlara başarılar dilemiş.
Ensari Hikmet delikanlı çoban Mesut'tan aldığı kaval dersi ile hünerini sergiledikten sonra. Ana sınıfı hocasının hazırladığı Gül Kralı ve Gül Kraliçesi oyunu sergilenmiş. Kraliçe krala - Beni seviyor musun demiş? Kral şu dörtlükle cevap vermiş: Hani sana tutulup da, sıcacık akanlar danım, Aşk seline kapılıp da, severek bakanlardanım. Kraliçe : Nasıl güveneyim sana sen bu ülkenin kralısın ya beni yaşlanınca boşar san deyince : Kral- Sende tattım yaşamayı vız geliyor bana ölüm, düşünemem boşamayı seninle solarım gülüm. deyince Kraliçe ve izleyiciler kuvvetlice alkışlamış. Burada sınıf arkadaşları da yer almış. Gül kralı kraliçeyi güller arasında mutlu etmek için elinden geleni yapıyormuş.
Gül güzeli yarışmacı arkadaşlar alkışlar eşliğinde gelmişler. Her biri rengarenk kıyafetleriyle süslemeleriyle ilgi topluyormuş kulaklarına da kimi pembe, kimi mor, kimi, sarı, kimi kırmızı , kimi beyaz gülleri takmış ama yürürken de bazıları kulaklarında ki takılı gülleri düşürüyormuş. Güler kız buna gerek duymamış. Çünkü açmış Güler yanaklarında sabitmiş .Yaklaşık 20 gül prensesi arasında 16 güzel kız yarışmada elenmişler. Finale kalanları büyük heyecan sarmış..Nihayet jüri özel ödülü alan açıklanmış. Ardından üçüncülük ödülünü alan gül güzeli açıklanmış. kısa bir ara verilmiş.
Bu arada kentin çok güzel saz çalan aşığı gül ile ilgili bestelediği türküyü okumuş.- Dikenler içinden sünmüş, Pembe renk yeşili sevmiş, Güneykent'tim ne güzelmiş, Yaprakları gül kokuyor. Bahçe duvarı örülmüş, Balkon üstüne bürünmüş, Saksıda bile görünmüş, Sokağımız gül kokuyor. Halıları desen desen, Sevgidir içinde esen, Hayran olursun gelirsen Güneykent'tim gül kokuyor,Isparta'mız gül kokuyor, Türkiye'miz gül kokuyor. deyince .Protokol da ki oturanlar Vali, Kaymakamlar dahil hepsi ayağa kalkıp aşık Durmuş beyi alkışlamışlar. İkinci gül güzeli yarışmacı kızda açıklanmış. ama birincisi açıklanmadan yine ara verilmiş. Bu arada kentin şairi bayan Ülker hanım Gülün içeriğini anlatan dörtlükler okumuş, fon müziği de eşlik etmiş. Birinci güzel ara verilip açıklanmayınca millet dedikoduya başlamış. Acaba birinci güzeli, gül prensesini bulamamışlar mı diye üzülüyorlar mış neden 1. çıkmadı Bu kadar güzel kız prenses arasında diye.
dedikodular yapılırken jüri heyeti Güler kızın yanaklarında ki pembe gülleri inceliyormuş sahte mi gerçek mi diye. Onun için şiirle de programa renk katmak istemişler. Güler kız kendinden oldukça eminmiş, Kraliçe Halime hanımefendi ona en güzel kıyafetleri giydirdiği gibi taktire layık süsleme yapmış.
Şair -Ülker hanımın şiiri harikaymış. sözleri-. Gül suyu ile yüzünü yıkarsın, Gül kremi ile cildine bakarsın, Gül yaprağını dostuna atarsın, Güzelliğin simgesidir Güneykent. Gül şampuanı saçlarını yıkar, Gülün sabunuyla kirlerin çıkar, Gülün esansıyla vücudun kokar, Güzelliğin simgesidir Güneykent .Oda, koridorlar, salonlar halı, Aşkına güç verir bir tek gül dalı, Havası temiz olursun sevdalı, Güzelliğin simgesidir Güneykent.
Deyince büyük alkış kopmuş günün de konusuymuş.
.Nihayet jüri kararını vermiş . Organizatör Metin Kutsal beyin anonsuyla İşte Güneykent'in birincisi seçilen pembe gül yanaklı Güler kızımız sahneye geliyor deyince millet alkışlamış. Annesi Gülden hanım Babası Zafer beyde heyecan içindeymiş. En güzel kıyafette Güler kızın üzerindeymiş, sahne ışıkları vurdukça da yanıp pırıl pırıl parlıyormuş. Sahneye gelen Güler kız Gül yanaklı prensesin adı kimliğini ortaya koymuş. Güzel kızı görenler hayranlıklarını gizleyememişler
.Çünkü pembe gül yanaklı prensesin kulaklarında sahte güller takılı değilmiş onda Allah tarafından yanaklarına monta edilmiş bir ömür boyu solmayacak güller varmış. Çünkü diğer kızların kulaklarında takılır güller yürürken düşüyormuş Gül yanaklı Güler kızın güllerinin sabit olduğu anlamışlar ve jüri heyeti oy birliği ile gül yanaklı gül prensesini Güler olduğunu alkışlar eşliğinde duyurusunu yapmışlar. Pembe Gül yanaklı Prenses ödülünü Isparta Valisinden. almış Vali bu arada konuşma yapmış : - Güneykent beldemizin güzelliğine hayranlığını dile getirerek burada kurulacak fabrika için Devlet desteği için elinden geleni yapacağını beyan edince Isparta valimizi halkımız coşkuyla alkışlamış.
Gönen kaymakamı da ikinci gelen gül güzeli prensese ödülünü vermiş. Üçüncü güzele de Güneykent'tin ilk ağalarından sayılan Zekice ağa teslim etmiş. Jürü özel ödülünü alana da bu festivalin oluşumunda büyük emeği olan, Güney kuz kenti Güneykent ünvanının almasına sebep olan, göçü önlediği gibi , göç edenlerin geri dönüşümünü sağlayan halkın Kralı, ağası, beyi, örnek davranışlarıyla vatandaşın sevimli saygıdeğer kardeşi olan GÖZGÜN ailesinin biricik evladı Fahretdin bey vermiş. Bu arada Isparta Valisi de boş gelmemiş. Zekice ağaya, Fahretdin beye ve Metin beye örnek çalışmalarından dolayı plaketlerini vermiş
Şu sözlerle sözünü noktalamış. Öğrendiğime göre Güneykent artık belediye olma durumuna gelmiştir. Bundan böyle daha güzel hizmetler sunacağına inanıyorum, Gül prenseslerinin hepsini kutlarım demiş. .
Program organizatörü Metin bey önce gül güzelleri prenseslerini sahneye alarak yörenin kadınlarının hazırladığı hediyelerden her birine taktim ettikten sonra alkışlarla sahneden ayrılmışlar. Onun ardından İlk açılışta programa birbirinden güzel ezgileriyle renk katan Ensari Hikmet'i sahneye almış, onun ardından Kraliçe unvanıyla piyeste başrol oynayan Özgün İpek'i sahneye almış, yine aynı piyeste Kral unvanıyla başrol oynayan Umut'u sahneye almış, bu programı organize eden ana sınıfı öğretmeni Gülfidan ve rol alan öğrencileri sahneye almış, yörenin aşıkı Durmuş beyi sahneye almış, Kentin şairi Ülker hanımı sahneye alıp, hediyelerini vermek üzere Kraliçe Halime hanımefendiyi sahneye alarak büyükleri,küçükleri sevindirmişler.
Program sona erip misafirleri uğurladıktan sonra herkes evine çekilmiş ama GÖZGÜN ailesi ve yakınları, Pembe gül yanaklı Prensesin ailesi Kraliçe Halime hanımefendinin evinde toplanmışlar Halime anne ve babasına yıllar sonra kavuşup özlem ve hasretlik giderdiği gibi ilk defa canlı olarak gördüğü torunları ile de kucaklaşmışlar. Bu arada Gülden hanım evin içine yabancı olmadığı için çay kahveleri de hazırmış . Bu arada Prensese Ensari Hikmet kaval çalıp aşkını ilan edişi aile büyüklerinin kulağına geliyormuş. Kaval müziği ile de Umut ile Özgün İpek dans ediyormuş.
Bunu fırsat bilen Zekice ağa ve Cennet ana Zafer beyden ve Gülden hanımdan Allah'ın emriyle Peygamberin kavliyle . pembe gül yanaklı prenses ödülünü alıp üne kavuşan Güler kızı torunu Ensari Hikmet'e istemişler. Kraliçe Halime hanımefendide bunlara biz zaten beşik kertmesi gibi söz verdik diye o anısını Gülden hanıma da hatırlatmış . Zafer beyde olumlu bakarak hayırlı olsun demişler.. Kraliçe Halime hanımefendinin anne ve babası da çok sevinmişler.
Düğün tarihini belirleyerek gerekli hazırlıkları da yaparak iki bayram arası üç gün üç gece düğün yapmışlar. Bu arada belediye başkanı seçimi olmuş büyük bir oy çokluğu ile Fahretdin Gözgün .Güneykent belediye başkanı olarak seçilmiş. Bunu da halk coşku ile kutlamış. Yardımcı olarak da Metin Kutsal beyi tercih etmiş..Daha güzel hizmetler sunmaya devam etmişler.
Bu yöreye yurt içinden ve yurt dışından gelenler çok hayran kalıyormuş, burada fabrika kurulduğu gibi seri üretim haneleri de kurulmuş. Fahretdin bey Belediye Başkanı seçilince her bölgeden tebrikler yağmış. Yöresel ve Ulusal basında Güneyket'tin hak ettiği noktaya gelmesini sağlamak için röportajlarına devam ediyormuş. Yöresel Gül prensesi güzellik yarışmasına her sene devam ederken yarışmalar uluslararası festivale dönüşünce daha da çok bilgi toplayarak beklenen hedefine ulaşmışlar.
Gül yanaklı Prenses'in resimleri tablolara dönüşmüş, şiirlere, hikayelere, masallara konu olmuş. Ensari Hikmet eşi Güler hanımefendiyle çok mutlu olmuşlar.. Pembe gül yanaklı prenses dillere destan olmuş .Her gelen gül prensesle resim çekilmeyi prensip edinmişler. Buna da izin veren Ensari Hikmet beyde yanlarında duruyormuş ve yurt içinden Yurt dışından gelen gül hayranlarına misafir misafirperverlik yapıyorlarmış.
Bu arada Fahretdin bey ülke genelinde örnek çalışmalarından dolayı yılın belediye başkanı seçilince Isparta ilinde ki siyasetçilerinde gözdesi olmuş. Böyle yetenekli bir başkan şehrimize çok şey kazandırabilir düşüncesiyle il belediye başkan yardımcılığı teklifini sunmuşlar. Fahretdin beyde durum değerlendirmesi yapıp kentin gelir gider işlerinde oğlu Ensari Hikmet'e sorumluluk vererek tıpkı Zekice ağanın ona bu görevi verdiği gibi aynı şekilde evladınında yürütebileceğini düşünerek kayın pederi Zafer beyinde tecrübelerinden istifade edip Gülden kayın validesinin de güvenini kazanarak eşi Güler ile de daha güzel plan,projeler oluşturacağını düşünüp görevin hayırlı uğurlu olsun oğlum Allah kolaylık versin demiş. Bu şekilde baba oğul kucaklaşmışlar.. Metin Kutsal bey ile de görüşen Fahretdin bey onu Güneykent'tin başkanı olabilmesi için teklifte bulunmuş.
Metin beyde Başkanım - Benim senin makamında gözüm yok ama siz nasıl uygun görürseniz hizmette kusur etmeyeceğimden emin olunuz demiş ve sözlerine şunu da eklemiş. Sizi daha yüksek seviyelerde görmek bana da gurur verir, ayrıca başkan olarak yöre halkı sizi bırakmak istemez vatandaşlarımızın anlayacağı dilde görev taksimi yaptığınızı izah ederseniz isabetli olur demiş. Bunun için kent imamı Şeref beyle görüşerek Güneyken halkının meydana toplanmasını sağlamış. Zekice babası, Cennet anasının da, eşi Kraliçenin aile büyüklerinin de rızasını alarak İl başkan yardımcılığı teklifini kabul ettikten sonra bunu Güneykent halkına da duyurmuş. Veda konuşmasında -
Muhterem halkımız sizler bana her konuda destek oldunuz. Yöremizin kalkınmasında sizlerin emeği büyüktür ben sadece bir kardeşiniz olarak önder oldum, sizlerin oylarıyla da belediye başkanı oldum. Şehrimden gelen teklifi de değerlendirmek zorunda kaldım. Ben şehre gitsem bile gönlüm sizlerle beraber. Yerime çok sevdiğim ve güvendiğim sizlerinde yakından tanıdığı Güneykent'in selameti sizlerin rahatı ve huzuru açısından sayın : Metin Kutsal beyi belediye başkanı olarak öneriyorum , büyük bir oy çoğunluğu ile başkanlık koltuğuna oturacağınıza inanıyorum, bir gözünde burada olacak istişare içinde olacağız, size yardımcı olacağıma söz veriyorum demiş.
Meydana toplanan Güneykent halkı güven verici konuşmasına sevinmişler, görevi bırakacağına da çok üzülmüşler ama Fahretdin beyin kararı isabetli olmuş . Seçimlerde Isparta belediye başkan yardımcılığı görevi verildiği gibi kültürel anlamda başarı gösterdiğini de kanıtladığı için daha aktif hizmetleri sürdürmeye başlamış. Güneykent halkı da Fahretdin Gözgün'ün kefil olduğu yardımcısı Metin Kutsal beyi belediye başkanlık makamına layık görünce kutlamalar yapmışlar. Ensari Hikmet beyde Özgün İpek kardeşini yanına alarak kentteki okulunu bitirene kadar gerekeni yapmış. Kaynı olan Umut'ta ona yardımcı oluyormuş. Arada Kraliçe Halime hanımefendi şehirden aldığı hediyelerle büyüklerini, küçüklerini ziyaret ediyormuş.
Onlar ermiş muradına bizlerde erelim inşallah muradımıza sevimli Çocuklar iyi uykular sizlere.
10-12- 2020
Ispartalı Zeki Çelik TÜRKİYE İLESAM il temsilcisi,
GBYŞD, ZEKİCE KÜLTÜR ve SANAT EVİ kurucusu.