Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Yetişin Millet.
Gecenin karanlık köşesini dönerken
Bir sokak lâmbasının Loş ışıklarının altında
Yapışıverdiler boğazına...;
Anladı, şimdi tam bastı pisliğe.
Çâresiz feryatlarında önce aklına geldi
"yetişiiin milleeeet!" diye bağırdı.
Bir baykuş ses verdi, karanlıklardan, uzaklardan,
"kuku kuku mav! kuku mav!"...
Tipsizliğin en dibinde pişmiş kelle gibi sırıtan
Dört adet göz bağırdı..."'ya paranı, ya canını! "
Zoraki emekli Sıtkı efendi maaşını yeni almıştı
Arkadaşlarınla da hafif yollu takılmıştı
Dağıtmak için her zaman ki o sisli efkârları.
Kavrayıverdi işte o zaman iyice dağıttığını
Görüverince boğazında ki bıçak ışıltısını.
Son bir ümit, son bir gayret, tam bin hayret
Karnını göçerten diğer bıçağa rağmen
Tekrar son gücünle toparlandı ve...
"yetiiiş devleeeet...!" diye bağırdı.
Bir yarasa geldi karanlıklardan
Sokak lâmbasının ışığında bir iki tur attı...kayboldu.
Aklına geldi hemen evdeki ahâli
Kapının zilinde bekleşen iki masum torun
Küçük Ferdi ve ağabeyi Recai...
İşte o zamandan sonra hep burnu sızladı sanki.
Bir şimşek çaktı yapayalnızlığın korkularından
Akıldan boşalmış bir soru...Beyin'e gitti geldi.;
"Okunacak en iyi dua..." neydi? Derken, kendinden geçti gitti.
Sabahın ilk ışıkları vurdu gözünün birine
Koynunda soğuklamış zamanın
Yatıvermişken o habersiz yerinde.
Kirpiklerini araladı boş boş baktı
Başında yüklü bir ağrı sızı...
Cebinde ki maaş olmuş tıngırtı.
Hemen toparladı son feryadını
Sitemin en kralıyla bağırdı, "Allahsızlaaaar! .."
Bir cankurtaran sireni duyuyordu kulakları
Birde en kralından bir arabesk şarkı
Az öteden geçen bir arabanın müzik kasetinden
Yanık mı yanık...okumuş okuyan da hani.
Dikkatini verdikçe duyuluyordu sözleri zar zor,
Nihayet'in boşluk girdaplarından
Aldığı nefesleri çıkıp çıkıp, girerken tekrar içeri...
Boğazına sokulmuş bir oksijen hortumunun
Tünel iniltilerinde yankılanıyordu o şarkı......
"Bilsen uzaklardaaaaa...kimler ağlıyoooor,
Gelemem sevgilim kader bağlıyoor!..."
Ahmet Durgut
