Tüm umutlar mavi kokar, bilir misin?
Ve tüm maviler sensizlik...
Tüm hüzünler bakır rengidir, bilir misin?
Ve tüm kızıllar hüzzam...
Çekilse de sular med-cezirlerden
..
İhanetin rengi sarı
İhanetin rengi siyah
Kahverengi, gri
Bilemiyorum
İhanetin rengi yok
Tarihi yok, hafızası yok
Vicdanı, beklentisi yok
..
Meçhul bir yolda yürüyorum
Aynası yok ki önümü göreyim
Gerçek sevgi ve mutluluğun
Adresini verde bende geleyim
Dağılmadı sis bulutu üzerimden
Gri bir perde oluştu gözlerimde
..
bir salkım gülüş dudaklarında
ve dev sis perdesi gri gözlerin
ne kadar yeşilse
yahut mavi
ne kadar her ne ise rengi
parıltılarına malik
..
senden tek istediğim
mutluluğu paylaşmaktı
gözlerimden akan gri sevdaydı
uzattım öylece güvercin vari
düşler ötesi hayal alemi
ellerimi
avuçlarımda
..
Özlem gözlerimden akıyor
Tazyikli bir su gibi
Titrek sesimle türkümü söylerim
Gökyüzünde ararım kokusu duyulmaz topraklarımın
Ninnisi yüreğimdedir yaşlı anamın
Bu kalabalık şehir yorar
Yabancıdır çehreler yalnızlığın pençesinde
..
İnsan; yoğun bir duman
Gökyüzündeki bulut gibi
Kimi vakit, bembeyaz
Kimi vakit, pembe duvaklı
Kimi vakit, gri bakar kararsız
Kapkaralık karartır cevherini
..
Canımı yaksan gam yemem
Özüme dokunma benim
İnctirsem dertlenme
Sözüme dokunma benim
..
Akşam olunca,çökerdik loş kağıdın tenhalığında şiir sözcüklerinin üzerine.Gri puslu havayı solurduk genzimiz yana yana bir bulut çökerdi üstümüze ayrılık tadında.Paslı soğuk zindanlardan esen bir rüzgar dağlardı yüreğimizi,yüzümüzü yalarken.Sevdalımız düşerdi aklımıza dalar giderdik mum ışığının haykırışlarına...
Sonra,haylaz çocukların misket oynadığı toprak kokan sokaklarda umutlarımızı ezerdik kendi ayaklarımızla,kırlardan gelincikler toplardık ellerimizle sunmak için sevdalımıza.
Bir sahil kasabasına düşerdi yolumuz ansızın,martı çığılıkları delerken gün ortasını dalgaların dansıyla hüzzam makamında bir senfoni tarih yazdırırdı bize.
Ve uzak tepelerin ardında batarken adının beş harfi,yankısı duyulurdu yorgun ayakların.Çekip gitmeler başlardı artık ama aklımızın bir yarısı,sevda türkülerine takılıp kalırdı yumuşak yarasalar çıkardı birde,batan günle birlikte sonsuzluğa uçarlardı.Köşe başlarında bizi bekler bulurduk yalnızlığı,koşardık uzaklaşırdık ıslak kaldırımlarda ardımıza bile bakmadan,çünkü ardımız hasret ardımız özlem çünkü ardımız kayıp bir kent gibi saklı dururdu.! Uzaklaşırdık,utancımızdan gizleyerek gözyaşlarımızı...
Gün gelir bir bardak alkolde boğmak isterdik dertlerimizi oysa boğulan hep biz olurdukBirde maziye tutsak düşmüş eski bir sevdalının telefondaki hüzünlü sesi ayartmaya çalışırdı yüreğimizin seyir defterini...
İşte karşıki tepelerin ardında batarken adının beş harfi gece böyle vurmaya çalışırdı bizi,göz gözü görmezliğide suç ortağı alarak yanına...Ve susuşlarımıza yanlızlığımızıda ekleyerek yorgun adımlarla diz boyu karanlıkta yitip giderdik sessizce,bir dahaki aydınlığa,bir dahaki gün doğumuna dek.
Çünkü bizim için yaşamak senin doğuşunla az sonra yeniden başlayacak.
..
Bu şehirde; sevdamı, seni bıraktım, Lidya kırlarında ağlayan bahtsız Niobenin şarkısı gibi.
Pusularından geçtiğim bembeyaz ölümleri, köhne duvarlarında serseri kurşun deliklerini, izbe sokaklarını, bıraktım bu şehirde
İsimsiz korkularımı, kabuslarımı, içimdeki sonsuz fırtınaları ve olmayan düşlerimi,
Bitmeyen zemherilerini, sigaramın dumanını ve küflü ekmeğimi, çimlenmiş soğanımı bıraktım bu şehirde
..
şiir; bir kalıp
koyu tümce
sansürlü nü
yasak bahçe
zehirli sprey
iranda sultan havuzu
isyan etme!
..
Şiirimin özü gözlerin.
Baktığım her yer kolyenin ışığında,
Aydınlık
Gri hırkan yollar sunuyor
Yüzündeki çizgilerin düzleminde
Gözyüzüm yağmurunun bulutu,
..
Benimkisi
Öylesine geçen hayatın
Zaman öldürmesi.
Yapması gerekenlerle
Yaptıkları arasına
Bir ömrün sıkışması
Siyah ya da beyaz ya da gri değil
..
Balık olmaya özendim,
Uçsuz bucaksız denizlerde.
Yutar mı diye düşünmeden
Bir büyük balık beni..
Bir deniz kestanesinin Zehirli okları,
Kara, beyaz, gri, mavi pullarıma,
..
Yırtıcı gri bir dem
Şiir kefenidir şairin;
Avazın zorlanan doruğuna ulaşan kasırga boşluğu. Hücrelerin ölümüne kayıtsızlık tarihin ihanet biçemini taşır. Yol yolsuz, yok yoksuz kalabilmeyi başardı sonunda. Her parmağın çamura bulanma arzusu başgösteriyor, mürekkebin boynu bükük.
Boynu bükük beyazın...karın yarattığı kısmi katliamla. Yazınsal boşluk çarmıhın, çarmıh olmaktaki pişmanlığını yaşamakta. Sözcükler ölümüne tükendi.
..
Hava,
Sis'e karışmış
Gri kızıl...
Ve az yanmış pide kokusu
Bekliyorum ortasında Kırkayak'ın
..
BAHAR GELMİŞ
DALLARDA ÇİÇEK
GÖNLÜMDE CEMRE
HEP GİTMELERDEN SONRA
ÖZLEDİM SİYAH GÖZLERİMİ
MAVİYDİ SENDE ÖNCE BULUTLAR
..
İnsanlar tanıdım hemde bir çok insan
Kimi zaman renkli dünyalarını paylaştılar benimle
Kimi zamanda tanıyamadığımı anladım vurdukları darbelerle
Bende. bir insandım işte...
Hiç bir zaman sahiplenmedim moru, turuncuyu, pembeyi, yeşili
Hep çok sevdim siyah beyaz ve gri renkleri,
Sonra bende pişman oldum
..
SENİNLE BULUT OLMAK
Seninle güneşi doğurmak, ayı batırmak
Yer değiştiren bulutlar sinemasında
Hem seyirci, hem oyuncu olmak,
Bazen belirip, bazen enginlerde kaybolmak.
..
Üzeri bulutlu gri bir şehir Paris kasımda
“Ğ”e başlı başına bir ünsüz ve
Bütün ünlülerden ünlü
Şemsiyeler, rugan çizmeler, taş kaldırımlar
Gündüz gece en çok Attila İlhan dolu
Tamamen, evet, tamamen sonbahar
..