Ne fark eder ki
Kafes içinde bir kuş
Parmaklıklar ardında bir kadın
Kuşun kanadı kırık
Kadının kalbi
Kuşun gözleri buğulu
Kadının gözleri nemli
..
asi mavi diyorlar
içindeki kendine
asiydi mavice eflatunu
bir haykırışı yükseldi göklere
hapsetti bulut gri kabus içine
yağacak belli değil nereye
..
elbette
dar sokak aralarına gerilmiş çamaşır iplerinde
ters yüz edilmiş kazakların içinden
çözülmüş ip artıkları değil
aralarından sızım sızım
zaman...
..
Göğün gri renkli gözlerindeki
Hasret yüklü bulutlardan
Hüzünlü gözyaşları gibi
Bir ince yağmur
Yağıyor.
Kırlaşmış saçlarıma
Çizgi dolu yüzüme
..
Yine kar. Yine soğuk ve ıslak bir şehir. Gri bir gökyüzü ağlayarak uyandı yokluğuna bu sabah. Sersem eden karayel, duramadığın fırtınayla beyninde sanki. Zordu gece. Kağıtsız kalemsiz yazılar yazdı rüyalar saatin günü delen sesine kadar. Bir o yana bir bu yana, dön dur. Sessizlik hakim, sanki terk edilmiş bir şehir var dışarıda. Martılar gördüm sadece penceremden baktığımda, çığlık çığlık ve ayaza tutmuş martılar. Denizi göremedim ama. Ağladım sonra, bir martının kanadında saklandı sana ait serzenişlerim. Özledim. Tuhaf bir yokluk bu gidişin. Özledim. Aynı gökyüzünden bana seslenişini dinledim. Kendime sözler verdim ama içimde fısıltıydılar. Biliyor musun bunca zaman hiç hissetmediğim bir şeyi fark ettim, sen gittin ben eksildim. Gün eksildi sanki, geceler inadına uzun, eklentili. Yaptıklarım eksildi, sen kısmı olmadan hayat eksildi. Elim telefona pek gitmedi bu sefer, belki uzaklık iletişimi kısıtladı bunu bildiğimden aramadım. Gelince, dönünce şehre arar dedim, görüşürüz dedi ya giderken.
Aklımda bir çengelli iğne, ucunda biraz acıtan cümleler var. Dönüp duruyor beynim, oyun sanıyor kelimelerin labirentlerini. Oyun mu? Söylenenler gerçekliğe ne kadar dahil. Mağduriyet kime ait canım. Aç artık kapattığın gözlerini, kalbinin isini temizlemen gerek. Yoksa can tükeniyor. Bir yer kanıyor sanki günlerdir, bulamıyorum. İçten bir kanama sanki, gizli. Bir şey var dilimin ucuna geldi gelecek diyorum, gelmiyor. Durgunum ama. Sanki, yıkık dökük bir kent kalıntısı bulmuşum, arkaik dönemlere ait, parıldayan duyguları toplamaya çalışıyorum. Sen yoksun ya, bu eski kentteki her şey sen şimdi. Her parça bir yerini tamamlıyor, anlıyorum. Kendimle konuşmalarım var, cevabını senin sesin veriyor.
Mağduriyet. Galiba ben en çok buna takıldım. Kim kimden mağdur, yada neye karşı bu mağduriyet. Sevdiğine mağdur olur mu insan, yada mağdur etmemek midir sözlerin arkasındaki inceliği kaçırmak. Nasıl bir cümle kurdun da hesabını yapmadın, farkında mısın? Beni mağdur etmezsen sevinirim desem sana, nerene dokunur içinde. Düşün, kim bilir nelere dokundu bende. Sustum, sözcüklerin yerine sessizlik koydum. Dilim tutuldu, içim burkuldu, battı çengelli iğne. Nereye battı bilmem de en çok sen vardın kanayan yerlerimde. Sonra gün yolculama vaktine döndü. Bir soru bir cevaptı sen gökyüzüne çıktığında benim zihnimde kalan.
Dönüp düşünmeye çalıştım tekrardan sana verdiğim anlamları, olmadı. Değerine dokunamadım. Kıyamadım sen beni mağdur ederken konuşmaya, konuşsaydım ne bu şehir, ne gittiklerin huzur vermezdi sana. Sevgimden emin olduğumdan galiba, kendimi acıtırsam seni de acıtacağımdan huzurumuzu ellemedim. Güle güle git güle güle gel, bıraktığın yerdeyim. Şehir kar kaplı sadece. Özledim ya ondan biraz eksik gülümsemem. Sen gel, tamamlanır elbet eksikliğim.
..
Aklıma geldikçe gün gün büyüyorsun,
Aklımı alıyorsun,
Sensiz kaldığımda,
Senin aklınla kalayım diye...
Ama sen gidiyorsun,
Ben kala kalıyorum sensizlikte,
..
Ölü inek vakaları, uzaylılar yüzünden,
Vaka oldukça ilginç, alıntı biçiminden…
Memeler çıkarılmış, kalp ve ciğer alınmış,
Tek damla kan akmamış, operasyon yapılmış…
Yanık izleri mevcut, kesik net incelikte,
..
Akciğer, kalp ve dalak, dil niçin alınıyor?
Bazı hayvanlar kayıp, bunlar ne yapılıyor?
Uzaylı deneyinde, inceleme amaçlı(!) ,
Gen araştırılıyor, uzaylı ne maksatlı?
Sarı ışık içinde, buzağı gözlemlenmiş,
..
gri perdeli bir evde
isimsiz bir deftere
kendi serüvenini yazıyorsun
'sizi biri arıyor' denildiğinde
ölümse buyursun diyor
başka misafir kabul etmiyorsun
tüm ilk yardımları reddediyorsun
..
Gördüğün bir uzaylı, gri ırk diyebilirsin,
Şahsına zarar vermez, bunu da bilmelisin…
Ananasla beslersin, belki de hiç yemezler,
Çilek gibi meyveler, hormonsuz ise yerler…
Bunlar gerçek uzaylı, turşudan çok korkarlar,
..
Gri külden anka
Mor kasablanka.
Gece baka baka,
Adam ne suskun!
Sinede soğuk eli
Çok sevmiş, belli
..
Gelecek, ne büyük bir kelime. İnsanın bütün geçmişine sırtını döndürüyor. Ne ufuklar beliriyor insanın gözünde. Ne hayırlı evlatlar. Nice dev hayaller. Dünyayı yeniden boyama. Şekil verme. Daha neler neler…..
Bir kelime bu kadar muhteşem bir güç iken, nedir bu kelimenin algılanmazlığı. Fark edilmezliği neden bu kadar fazla? Bu kelimeye olan duyarsızlık, bazen hayret edilecek düzeye ulaşıyor. Hiç şüphesiz akla gelen şey “neden? ” sorusu oluyor. Neden insanlar “geleceğimiz” dedikleri çocukların geleceklerini karartmada bu denli umursamazlar?
Her dönemde farklı yöntemler izlense de, yine de kasıtlı olarak bu yapılmaktadır. Ne uğruna? Yarattıklarına tapma uğruna mı? Değer mi? “Diğer ülkelerde bu tür yayınlar var” deme yavanlığı kabul edilebilinir bir söylem olabilir mi? Neden çocukların düşlerine kurşun sıkılmasına izin veriliyor.
Dünlerde, vadilerdeki kurtlarla vurdular o berrak düşleri. Bugünlerde odalardaki tüm sağırlıklarıyla vuruyorlar. Aslında, ipe dizilecek bu dizilerdeki her silah görseli, kişiliği şekillenmekte olan, bireyin mavi düşüne sıkılan silahtan başkası değildir. Bu bireylerin artık metris bölmelerinde kuracakları gri düşlere giden yolun da başlangıcıdır. Üzgünüm..
..
Geri döndün...
Bıraktığın yıkıntıyı görmek için..Ama sana inat hala yaşıyorum.Bazen çok özledim bazen nefret ettim yalnızlığımla başbaşa,yldızsız gecelerde ihanetin vardı bir tek aklımda..
Geldin mi bitanem bakma ağlıyorum ya,ağıtlarımın arkasına saklandım çocuk korkaklığında.Duvarlara çizmiştin ya giderken seni,baktım durdum defalarca.Kokunu bırkmıştın ya oda oda koridorlara...
Tam gülmüştüm kendi kendime..zamansız gelişin...nasılsın demeyeceğim belli ki benden farksız yüreğin.Düşündün mü? diye de sormayacağım bell ki; yüzünde çizgiler var.
Bitanem hayat karmaşasında,tanıdık bildik kim varsa ziyaretime geldi sen gidince.Kimi teseeli döner dedi,kimi iyi yapmışın hep böyle gül dedi.Kimi hakettin kimi...Dedi dedi...
Şehrim sensizdi,karanlık sessiz korktum sen gidince aslında ama nafile...Kahve yapıyorum hala kendime bahane..Dnas etmedim bir tek kedehler boş olmuyor ki..
..
Sessizliğin en mahrem yerinde ıslık çalıyordu bir bekçi düdüğü.Sokaklar benim gibi yalnız küfsü sevdalarında.köşede minicik bir kedi titriyordu gözlerinde çaresizlik ne çokda bana benziyordu.Çok şey anlatıyordu kaldırımlar bastıkca canhıraş anılar.Sokak lambası serseri bu gece bir yanıp bir sönüyor yüzüme.Gece mi sakin ben mi kestiremedim bir an.Yalnız olan ben mi sokaklar mı.Sevdaya dair bir ıslık çalıyor geceye hapsolmuş ateş böcekleri.Yıldızlar suskun ay saklambaç oynuyor gökyüzü ağladı ağlayacak bu gece.
Sarı saçlı bir oğlan çocuğu mavi mavi bakıyor bana ürkek korkak ama cesurca bakışlarda.Birileri vardı aklımda birileri bende birileri yüreğimde kimlerdi ne istiyorlardı bilmiyorum.Çocuğun korkaklığı ürkekliği benim yalnızlığıma karışıyor.Yorganım oldu şimdi şu ahşap evin bahçesinde açan begonyalar.Yaslanıyorum önce sessiziliğinde kıvrılan geceye ay ışığında bir köşede kimsesiz çocukluğuma.
Mis gibi bir yemek kokusu karışıyor terime içime çekiyorum nefis bir sevgi tadında..Mutluyum diyor uçuyorum havalara kırılıyor yüksek topuğum takılırken kaldırım taşına..Gülümsüyorum gülümsüyorum...
Annemin sesini duyar gibi oluyorum bir ara ismimi haykırıyor boş sokaklara..Ama annem...
..
Beyaz,siyaha sevdasından;
Vazgeçmiş beyazlığından.
Siyahsa tüm renklere düşmanlığından;
Ödün vermemiş siyahlığından.
Her sevdanın ödenir bedeli sonradan..
Siyah,simsiyah şimdi..
Beyazsa gri.
..
Devlerin aynasinda gezen bocek
Kirilgan bir anten kirilganligi kadarken
Senin yalaguz omrun
Isin ne aynalarla
Hayatin kirintilarini toplayip
Salyalarinla yogur ve sakla
Ancak boyle durur zaman
..
Çok fazla geliyorlar, DNA arıyorlar,
Enzim kopyalıyorlar, tip değiştiriyorlar…
Bizim gibi olmuşlar fakat bizden değiller,
Duyguları tükenmiş bize imrenmekteler…
Kocaman gözleriyle gri uzaylılardandır,
..
Hem de çok çok yakından bir uzaylı görmüşsün,
Söylersen inanmazlar çevreni güldürürsün…
Ağzı düz çizgi imiş bizimkilere benzer,
Fakat biraz küçükçe dikkatleri zor çeker…
Gri yaratık türlerden, dost komşularımızdan,
..
Yapayalnız yürüyorum bu şehrin boş sokaklarında..
Yapayalnız bir ben ve loş ışıklı sokak lambaları…
Gri tondaki yağmur bulutlarının altındayım…
Ne garip hava ve toprak, yaşam ve ölüm arasındayım…
..