Bir martı tek başına uçuyordu maviliklerde
Ellerim içindeydi ellerinin
Güneş bembeyaz bir kordu yakıyordu yeryüzünü
Saçlarım dağılmıştı göğsüne
Buram buram bir bahar yükseliyordu topraktan
Yanağım yanağına değiyordu
..
Ankara'm dünden beri bitkin, çaresiz, yorgun ve ağır yaralı
Saymaktan yorulduk artık yoldan geçen ambulansları
Bugün hava gri, hava ağır, bulutlar kustu içindeki yağmurları
Sokaklar temizlensin artık, burnumuzdan gitsin kan kokuları
Yeniden kaynaşalım geri çevrilmesin uzatılan zeytin dalları...
11/10/2015
..
Ruhum siyah ve beyazdır,
başkasına alışmadım.
Tasasız elimde elin,
gri, acı bir ilaçtır.
Sensiz olmaya çalışmadım..
..
Hiç sevmedim maskeleri,
Hem yalancı hem renkli,
Bugün umutları kuşanacağım,
Bugün doğruları takınacağım
Yalancı gökkuşağına inat
Gri bulutların altında koşacağım.
..
Gecenin en sevdiğim günün en sessiz vakti sokakta yürümenin aynı zevki vermemesi gündüzlerin daha da sıkıcı olduğu anlamına mı geliyordu. Sorulmamış hiçbir soru kalmadığına göre ilki dışında (!): ki sonu yoktu zaten, sebebini arayan embesiller miydik tüm evrenin, yanıt bulmak derdi değildi derdim arzumun, ama acıyı dindirmenin etkili bir yolu da bu, fakat her vakit ‘doğruyu’ gören irfan en fantezi hayalleri kurduruyordu avuntusuna. Felaket öncesinde gelir ufkuna ama önlem her zaman yetersiz kalır. Yaşam hep bir ünlem düşer dangalaklıklarına, mutlulukların sadece 'hatırası' anılır. Seni bensiz sevmem gerektiğini bilmiyordum, kavramış olsaydım bazı renkleri bu kadar gri kalır mıydı gönlümün hasleti ve severim bir an hiç farkındasız ve kör adımlarım felaketim olur, ömür boyu aşk acısından kaçmaya mahkum bedenim ruhumdan sıyrılmaya çalışır, bezgin ruhum bir süre sonra bedenimin tüm hücrelerine bulaşır, aşkı sevmez gönlüm aşık olduğum kişiye tapınır, tanrının gazabı hiç biri yanımda olmaz, nefretim o kişinin varlığının gölgesinde tüm varlığıma bilenir, aynı şeyleri yazar dururum yıllarca, arada hep bir virgül aynı anlamları dolanır.
Yatağımın sıcacık buğusunu kaybedeli yıllar oldu......................................................
Hiç bulaşmamalı elim bu işlere, ince işler fikrim kalın gövdeleri, bir süre sonra üşenir kabullenir gönlünde tarifsiz gölgeleri............................................
2006 - İstanbul
..
Kurşun gri bir gökyüzü gününde kayboldu şair yanım
Senin gibi giderken görülmüş bir tren istasyonunda
Şimdi eksik şiirlerim, tütünüm
Bütün türküler, şiirler kadar yarım
'Varsın olmasın' diyor gururum
Varsın olmasın
..
Delirmiş fırtınaları kucaklayan gögsümün sızısı dinmiyor.
Yaşamın kıyısında ölümcül bir hasta gibiyim.
Hangi şehir, hangi semt, hangi sokak burası.
Nereye gittiğimi bilmeden, amaçsız gayesiz yürüyorum.
Artık tekme atmıyorum boş konserve kutularına.
Korkutmuyorum çöplükteki kedileri.
..
Yaşamak hayat duraklarının
Yıllanmış peronlarında.
İnmek inadına akan zamanın
Yok olan umut sunaklarında.
Bakmak göğe gri mavi yeşil
Bakmak bugüne pırıl pırıl
İnadına bizi bizden çalan zamanın...
..
Bir kum tanesinin kaderinin düşündüm hiç kum görmediğim kapalı bir ofis penceresinde..
Belki de hiç görmediğim denizleri görmüş, fırtınaya tek başına gücü yetmeyen, savrulan minicik gri kum tanesinin kaderini..Sarhoş denizlerin yeşil mavi arasındaki kararsızlığına şahit..Ve kimbilir kaç yüzyıl daha oradan oraya..
Ne garip değil mi? Evrende bir nokta kadar yer kaplayan, ne siyah ne beyaz, arada sıkışıp kalan bir öykü onunki..bazen ıslak bazen kızgın..Kim anlarki öyle değil mi kalabalıklar arasında kaybolan ve yalnız başına görünen bir anlamı olmayan herhangi bir tanenin kendince anlamını..
Evrenin en sonsuz uzaklığından baktığımda kendimin de o nokta kadar küçücük, ama düşündüğümde ne büyük bir anlamımın ve hikayemin olduğunu o kalabalıkta kim bilebilir ki..Bir sahilin tam ortasındaki kum yığınının en üstünde ya da en altında olmanın o kuleyi hiç bozmayacağını elinde kovasıyla ne anlar ki çocuklar..
..
Hadi sus artık dersen eğer birgün,
Aç tüm pencerelerini yaşamın en tezgahlarına
Aç ki;
Gri tenlerindeki kızlarımızın
saçlarında güneşler dolansın.
..
Bir şehir yalnız yalnızlık yıkık binaların hüznü
ağaçlarının yeşili gri ela gözlerinde.
Bir şehir kavuşmayan sokaklarının
sesiz hüznü ışıksız köşelerinde.
Bir şehir ayrı kıyıların aynı hasreti,
bağlamış gönlümü köprüleri senin ellerinde.
..
Gelemeyen yaz,
Bitemeyen kış,
Ve baharın bulutlar ardındaki hüznü…
Öylesine koyu ki dünyanın rengi
Sevgilinin külleri gibi,
Çöküyor üzerime gri bir gökyüzü…
..
Gri bir aralık akşamüstü İstanbul’da
Gözlerin çözülmede camdan içeri
Süzülmedesin candan yüreğe
Gri bir Aralık akşamüstü
Hüzünlerdeyiz hep beraber
Esir kalmışız boğan cenderelerinde duvarların
Tutup ellerinden kaçmak vardı
..
artık,
sabahları
mavilikleri özledik
gökler mavi olsa da
zira,
yürekteki
bulutlar hep gri...
..
Yağmurlar yağardı o sonbaharda
Yeryüzü gri gibi
Yalnızlıkla ne kadar yoğrulduysam
Ya da ben ne kadar bensem
Hakkımda yazılanlar da o kadar,
Nokta...
..
Bu gri akşam üzerlerinde
Bir cenaze kalkmışsa yalnızlığımdan
Bana ne artık!
Fazladan bir kuş ötmüş
Çiçek açmış
Keman sesi duyulmuş pencerelerden! !
..
.
Gecenin perçeminde
Gri bir gölgeydi
Şiirin silûeti ve yalnızlığın ıssız sureti
Kim bilir..
..
Gri bulutlar kaplamış
Gökyüzünden inen merdiven
Toprak dalgalı
Deniz sessiz
Vuslatta beş kala
Fırtınada kaybolan kim…
..
Duyduğum ilk yalandı,
Seviyor dediğinde son yaprağı
Ve şimdi en az onun kadar yalan,
Gri bir sabahın,
..
eşiğini eşelediysem, buruktur yüzüm sırtlarına.
aslı gri ve acımsı. bir tat akıtmıştı avuçları, soğuk.. dirimsiz, bir iteleyiş ile
ama şarkılar (var dı) . şarkıları..
şarkılar ağlar. O ağlardı soğuk kıyısında hayalin titreyerek.
ölmüşsen aç gözlerimizi..
..