Sevdalım, can özüm, canımın içi...
Yetmiyor ki bildiğim kelimeler,
Seni sana anlatmaya...
Bir yürek çarpması desem değilsin,
Bin yürek sancısı desem az gelir.
Kimse çare bulmaz derdime,
Benim derdim yalnızlıktır dostum...
Merhem bulunmaz yareme,
Derindir, kanar dokunma dostum...
Biçareyim kaldım gurbet ellerde,
Gecenin içinden çıkmış bir serseriyim,
Yine yollardayım, her geceki gibi...
Bu evlerden biri belki benim evim,
Şu yanan ışıklarda birinde,
Belki de benim ailem gizlidir...
Sislerin ardından seslendim bu gece sana
Sensizliğime isyan gibi karanlıklara
Buğulu camlardan seyrettim gökyüzünü
Yıldızların bile boynu büküktü yalnızlığımda
Oysa yanımda olma ihtimalindi beni hüzne boğan
Gecesiz sabahları ve sabahsız geceleri yaşamalıydım seninle...
Ve sen geliyorsun bir tanem
Sen geldin mi, her şey son buluyor.
Yüreğim can buluyor, seninle aydınlanıyor
Karanlıklar duramıyor önümüzde,
Biz el ele, biz yürek yüreğe...
Bir sırttan seyrettim bugün İstanbul’ u
İçime çektim denizin kokusunu
Gözlerim donuk, yüreğim buruk
Gece karanlık, oysa İstanbul ısıl ısıl...
Yıldızlardan bir yorgan örtülü üzerimde
Bir martının kanatlarındaydı mutluluk
Uçabilsem yetişecektim
Bir yakalayabilseydim kanadının ucundan
Belki son bulurdu hüznüm...
Yüreğimde buruk bir acı,
Kadırga’ da öğrenciyiz biz,
Alosumuz, müdürümüz
Yarıaçık cezaevi
Gardiyanlar kapıda bekler...
Bir giren pişman, bir de girmeyen
Kadırga’ dayım,
Arnavut kaldırımı sokaklarında,
Ellerim ceplerimde, geziyorum...
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur
Tel tel ayırıyor saçlarımı...
Islanıyorum, sularla dans edercesine
Yollar var önümüzde,
Yüreğimizi koyduğumuz yollar...
Ama bir türlü bitiremediğimiz,
Sonunu getiremediğimiz yollar...
Ağzımıza, dilimize mühür vurmuşlar, konuşamıyoruz;
sin benim tanıdıgım goncamısın değilmisin çok merak ediyorum cevap yazarsanız sevinirim