mısır tarlalarında kendince gezinen
masum bir çocuk gülüşü gibi saka kuşlarına
içsel cıvıltılarını paylaşabilecek kadar sevecenlikle
istesem uçabileceğimi zannederken
özlediğimi farkederek uyanıyorum
yine bir nehir misali
karşılığını bilmediğin yabancı bir kelime gibi
kendini neyin anlattığını bildiğin ama söyleyemediğin
yüreğinin tam ortasından geçen
gönülaşırı sandallar misali
kimselerden habersiz bir okyanusa sahipken
elinde yorulmuş kürekler
Gün gelir yanaşır gemiler
içinde ne varsa senden kalan
hepsi beklediklerin
Gün gelir durulur sular
Yüzünden düşenler toplanır
Yine senden gülüşler belirir
ölmek okadar kolaymı
benimki kolay; bir uykuya dalıverir tüm yaşadıklarım
ama sen nasıl gidersin geride ben varım
yada ben giderken sen
ölmek okadar kolaymı
uğurlamaktansa..
Kaçkere açılır kollar gökyüzüne
Görülmeden nasıl bukadar büyüyebilir gözler
Deniz nasıl görünüyorsa,hep deniz
Ama okyanusu da hapsediyor sözler
bir bank da oturuyorduk en son onunla
uçan halıda yolculuk misali biraz
elle tutulur gibi değildi ellerimiz..
güneşin yerinde ay
ve yıldızlardan gözlerimiz
gün geçer
bir gün daha
ve bir gün daha geçer
çiğlenir papatya,üşür mimoza
kaf dağının ardından gelen
bir postacı çömelir yanımıza
Derin bir of çekerim
İçime hapsolur dünya
Nezaman gelir kulağıma senin sesin
Bir güvercin kalbine emanet nefesim
Kendimizi dolaştırıyorduk,kendimiz için
Sözcüklerimin üzerine düşüşerdi gülücüklerin
Gözlerim deklanşör e değerdi
Yeni anılarımız olurdu hep yeni anlar donuverirdi..
İçimin bir ismi yoktu, sen onu gözlerinle çağırırdın
evvelce oynadığım saklambaç oyunu gibi
yalnızca ebelikten kurtulmak değil seni arayışım
ben saklanınca bulabilecek kimse yok şimdi
küçücük gülücüklerinle ciğerlerime
yaşam soluduğun zamanlardan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!