Doğal bir seleksiyondan ziyade, yaşamsal bir döngüdür bu
Dal, meyve vermenin
Meyve tohum olmanın telaşında
Tohum, fide
Fide, fidan olmanın
Fidan, ağaç
Kuşkusuz,bir puzzle dır hayat.
Bölük pörçük,dağılmış bir şekilde toplanmayı bekler
İrili ufaklı bir çok yüz vardır,yerli yerine konacak
Avuntular,kırıntılar,gözyaşları arasında dağılmış hikayeleri bir bütün haline getiriyor zaman
Yekpare bir fotoğraftan ziyade,hep son parçası eksik kalan,nefes alan
Kuşkularla dolu bir yap-boz şeklinde cereyan ediyor yaşam
Çoğunuz bilmez garibi,
Garibi,ekmek peşinde koşan fukaralar zanneder.
Oysa bir ara edebiyattan yoksun kimselere denirdi garip
Hani,şiirin kasket çıkarıp şapka giydiği yıllar...
Ortalama dört yüz gram kül kalıyor insandan geriye
Beynin, yüreğin, kasların dahil
Sonrası mı?
Sonrası yok hepsi bir avuç kül işte
Menşei, dili, mezhebide yok
Bir avuç kül, onu da yelmi alır bilinmez ya
Dilediğin kadar bakar, baktığın kadarını görürsün.
Baktıkların, gördüklerinin aynası olmakla beraber
Nerden bakarsan, ordan görürsün
Baktıklarından, gördüklerini çıkarırsan olduğun yeri.
Gördüklerine, baktıklarını eklersen gittiğin yeri görürsün.
Gördüklerinden, baktıklarını çıkarırsan geçmişi.
Yerdeki kirli beyaz posta uzanmış
Yanmış kütük, konyak ve ten kokuyordu
O kadar masum ve beyazdı ki kar, tüm günahları örtebilirdi
Şehrin gün yüzü gören kısmı
Uzak, ulaşılmaz bir meşruiyetteydi bize
Sevişlerimiz;
Cenova yelkenin tepesindeki silyon fenerin flaşörleri patladı peşi sıra
Soluğu güvertede alıp dikkat kesildik, ne ufukta ne menzilde bir gemi vardı
Kaptan bugüne kadar görmediğim kadar keyifli, bir şeyler mırıldanıyordu sakallarını ve omuzlarını sıvazlayarak yanındakilere
Eliyle iki üç mil ötedeki deniz fenerini gösterip, şapkasıyla selamladı
Filikayı bile söküp alan, günler süren fırtınanın ardından
Deniz çarşaf gibi duru, hava kristal kadar berraktı
Derken melankoli, ezeli dostu hüznün
Kendimi mutlu iken mutsuz hissetme halim işte, sevdiğim şeyleri kaybetme dürtüm
Nereden, kimden kaldı bilmem, sevdiğim her şey yanımda ve henüz hiçbir şeyi kaybetmemiş iken
Ansızın çekip gidecekmiş veyahut bir rüyanın sabahına uyanacakmışım gibi hisler
Beklide bir türlü yüzleşemediğim ve henüz tanışamadığım fobik korkularım vardı
Veyahut küçük masum paranoyalardı ya da herneyse
Acılarını yarıştırmaz, yaraları aynı olanlar
Pansuman ederler birbirlerini ki
Kendilerine mutluluk devşirmek için
Daha derin yaralardan teselli arar insan
En zayıf yerini kollarlar hep
Bu yüzden en zayıf yerinden vururlar insana
Kabuk bağlamasın diyede, kaşırda kaşırlar aynı yarayı
Üstelik bunları en zayıf yerini bilen ve en bitkin halinde
Yaralarını pansuman edeceğim diyenler yapar ki
Bu yüzden, en az canını yakan şey, yaranın kendisidir bu olayda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!