''İşte döküldü yapraklar
birer birer
toplanın.
toplanın artık,
söyleyinki bilsinler.,
... ömrümüz.
gelecek yılda,
..
bir sıkıntı vardır içimizde
dizlerimiz ağrır gözlerimiz kararır
döner dolaşır gelir misafirler üstümüze
gökte sıralanır kara kargalar düzgünce
kanatlarından şimşekler çakar
sesleriyle yüreklere korku salıp
sonra da gözyaşı akıtırlar
..
Ruhumuz ahretin Mis kokusuyla
Gül kokusu sevdiğim
İçimize can katan bağışıdır Tanrının
Bir göçmenlik aslı
Ruhumuzu misafirliğe bu hazırlığı
Ömrü bu baharımın
Sevgi hediyesi tohumudur bedende
..
Beklesem
Ay gitmeyecek geceden....
Gece,yagmur ve kar altında
Gitmeli
Tutup kollarından güneşin
...Sıcaklıgını
Serçelere sunmalı
..
Kuş beyinlidir yüreğim,
Yuvasını yanlış yere yapacak kadar...
Gagasında umut dolu çalılar,
Yuvası kanatlarına zarar...
Kuş beyinlidir yüreğim,
Bilmez göç nedir...
..
Hep gecici seylere küser gibi
Tül perdeleri ve yumusacik elleri vardi limandaki esintinin
Gel iste cevizler dökülüyor deredeki yoluna
Sazliklar hic calgisi olmayan sarlkilari tutusuyorlar kendincede hüzzamda
Gel iste cagrildigina gidiyor göc
Omuzlarinda yorulan cicegi artik yazindan göcen ve bahara uzak
Ne kadar yaraliydi ve ne kadar sarilari giyinmislerde solgun
..
Ne zaman, “Bitse” desem karanlıklar
Ne zaman özlesem sabahı
Beklemek sancısı bile içim yakar
Ne zaman tan kızıllansa
Ne zaman beklesem güneşi
Araya girer bulutlar
..
kapı açık dışarda milyonlarca yeşil
elektrik tellerine konan beş on tane kuş
bu göç mevsiminde seni hatırlamak isteyene
vurulsaydı kalbinden, düşseydi yere bu düş!
ömrümün gizli kalmış bölümüne
yeni bir senaryo yazılırken
..
Sorular aynı olunca cevaplar da aynı oluyor. Neden bana farklı sorular sormuyorsun? Neden bir fark yaratıp benden farklı cevaplar beklemiyorsun.
Bilirim seni hep aynı ifadeler mutlu eder. Harikasın, senden iyisi yok, sen dünyaya bir renk bir desen katıyorsun gibi...Oysa sana ben bir sapa benziyorsun, gülü ortada olmayan demek istiyorum. Yok illa sen bana gülüm deyin istiyorsun.
Bir gül bahçesi solduktan sonra yağmuru beklemez olur. Bulutlara sevgilim demez bir daha. Ama sen o solgun yüzünle, gözlerini bulutlara döndürüp, hala yüreğine su serpecek bir bulut arıyorsun. Artık anla bir damla bile düşmez yüreğinin o çorak duygularına. Yüreğini kabartacak yağmurlar başka lalezarlara göç etti. Sen hala umutlusun.
Nerde kaldı o çakal yağmurları? Nerde kaldı sana gülüm diyen o yalancı baharlar. Çoktan unutuldun ve bırakıldın. Öptüğün dudaklar sana gülüm demiyor artık. Öpüldüğün zamanlar kışa döndü. Bunca çırağı düşmesine rağman yüreğine sen hala oynaştasın. Hala çocuk çağlarının masalındasın.
Yok beyaz atlı prens. Yok peri kızlarının göle vuran güzelliği. Yok artık sana masal okuyacak kimse. Büyüdün seni aşağılayan, seni küçük düşüren insanlara inat. Ama bir şeyi anlamıyorsun. Ortada bu kadar mezar varken, hala kendini özel sayıyorsun. Bu ölümlü dünyada yaşarken kendini kandırıyorsun. Sen de herkes gibi ölümü tadacaksın.
Neden bana cevabı belli sorular soruyorsun. Aklına bu kadar söz kalabalığının içinden birey olmuş, kendini bulmuş bir cümle sormuyorsun. Sen de herkes gibi aynı sorular içinde kendine yer edinmeye çalışıyorsun. Ayna ayna var mı benden güzeli gibi...Oysa güzellik şahit aramaz. Neden bütün aynaları kırmıyorsun. Dudaklarını uzatmış, gözlerini yummuş, bir öpücük bekliyorsun. Birinin seni derin uykundan uyandırmasını düşlüyorsun. Hayal kurması güzeldir, eğer bir cehennemde cennet hayaliyle yaşıyorsan. Eğer ağlayamıyorsan, mutluluk gözyaşları dökemiyorsan, gözlerine inanmalısın, gördüklerine inanmalısın. Çünkü sana mutlu bir gün gösterecek takvimler, acının rüzgarlarıyla oraya buraya savrulmuştur. O zaman beyaz atlı prensi bırakıp, kendine ve yaşamına yön verecek rüzgarlara karşı yelkenli yapmalısın. Başka limanlara doğru yol olmalısın. Bakışlarını yeni ufuklara doğru kaydırmalısın.
Neden bana iddealı sorular sormuyorsun? Bu kadar mı cümle kıtlığı yaşıyorsun? Sen ne için yaşıyorsun? Birisi sana sokak ortasında aptal diye bağırsa yerin dibine batıyorsun. Neden insanların yaptıkları yanlışlardan dolayı hep kendini suçluyorsun?
..
-0001-Türk Perisi-5001-
Biliyormusun...
Türk Perisi....
Kıtlık başlamış...
Atama rüyasında...
..
Bir avuç dolusu çerçi çarsısı sıladünyası
Gezen bir garip, gezinen hep mecnun
Ocakları kuran sebep ateştir
Ateşleri yakan şey ille de yanmak derdinden bir dava
Gel zamana git zamana ha doğdu doğacak derken güleç yüzlü gün
Bir de bakmışsın ki
Her gelen şey misafirmiş ve göç kuşları bahane
..
Bana dünün yürek yükünü pişmanlığını
Bu günün düşmanlığını değil
Yarının gönül kapısını açacak
bir söz bir şiir
Şu anın kavgasını
Yarının sevdasını
Anlat şair bir bir
..
-0001-Türk Perisi-5001-Turkish
Biliyormusun...
Türk Perisi....
Kıtlık başlamış...
Atama rüyasında...
..
SEVDİĞİM UZAK
Ağla ağaran saça, ömrün baharı bir kez.
Bak, sevdiğim uzak, yok. Yok, hayat verecek ses.
Yokluğa razı olunmaz, ayrılık çeken gülmez.
Yokluktan varlığa göç, o yaşatacak bir nefes.
Varlıktan gonca gülüm, renk renk çiçek açacak.
..
Esen poyraza yol sorup yüklü yüklü gemiler
Bulanmış bulutlardan nem kapmaya islicamlardaki hayalin
Rıhtım çardaklarında sarhoşluğunu saklayan bir sandal var ki günakşam
Açılmış dudaklarını yağmura bırak diyor baharındır
Baharsa ya senin
Ya benim tutuşan ellerinde kendini gözleyip duran kandil
Limanları şehrine koyup göç yolların izleyen göçmen ya senindir
..
(Tunç İlinden Bakır İline giden kervana dair.)
Yepyeni yabancılıklar için
gün üstüne gün konarken yeni yollarda
her adım tırnaktan kopan bir parça ettir
Öfke biriktirmektir göçmek
..
Şu yalancı dünyada:
Çok çektim çileleri.
Şimdi nasıl akıyor;
Köyümün dereleri?
Çok zamandır terk ettim:
Güzel köyüm Silyanı.
..
Sonum geldi artık benim
Sizinde istediğiniz bu değilmiydi?
Burdan göç etme vakti geldi
Havalar çok soğuk burada
Eğer gerçekten nefret ediyorsan
Eğer gerçekten gitmemi istiyorsan
İşte o zaman sizi kıramam
..
önce aşktan konuşacağım biraz (sanki dağları delmişim gibi bir ukalalıkla...)
sonra ilişkilerden... her okuyan bana bir yafta eklemeyi bırakıp bi kendine bi de çevresine baksın lütfen...
bi gün uzun zamandır tanıdığım birine ilgi duydum... bir süre sonra onunla yatar onunla kalkar bi duruma geldim... kısacası onu düşünmeden zaman geçmiyordu... sırasıyla; onurumu, ailemi, en yakın arkadaş ve dostlarımı, iş ve sanatsal kariyerimi terk ettim onun için... artık bi dünya vardı; içinde sadece biz, ikimiz... ruhlarımız, yüreklerimiz, beyinlerimiz ve bedenlerimiz... kaçıp gidecektik buralardan... her aşk öyküsünde olduğu gibi yeni yepyeni bi dünya kuracak, soğan ekmek bile yemeye razı olacaktık... yaklaşık 8 yıl birlikte olduk... en yüksek ruhsal çoşkudan (olumlu) en yüksek ruhsal çoşkuya kadar (olumsuz) akıllara gelebilecek herşeyi milim milim yaşadık... en kötü zamanımda yaşadığım yeri terk edip göç etmek zorunda kaldım, yine onun içindi... bir iki yıl sonra gitti tamamen... çırılçıplak ve yapayalnız bırakarak... ben de ise, içesinde bir intihar girişimi, hiçbir akrabamda olmamasına karşın hafif ama yineleyen (yoğun üzüntü dönemlerinde) bir kalp hastalığı, asla dokunulamayan ve kapağı açıldıkça hüngür hüngür ağlanan bir sandık dolusu anı (obje v.b.) kaldı... 35'inden sonra hele ki 5-0 yenik biten bir ilk yarıdan sonra yeniden tırmalamak... çırılçıplak ve yapayalnız... elbette bin tane hatam ya da eksikliğim olmuştur ve yitirmişimdir... elbette her insan hakettiğini yaşar... elbette yaşam sürüyor süründürse de dönem dönem... her ne olursa olsun 5-0 bittiğine inandığınız (ki belgelerle sabit! !) bir ilk yarıdan sonra,
yorgunsunuzdur, bitkinsinizdir, çıplak, yalnız ve yerin bir kalt altındasınızdır... artık bi tek huzur ararsınız... ne aşk ne büyük sevgiler ve ilişkiler ne de başka bir şey... sadece basit gerçek doğru bir ilişki ya da bir insan... yapmak istedikleriniz deliler gibi gelecek planları, yatak odanızın rengi, 'şuraya da gidelim hayatım' gibi şeyler değildir... sadece TV seyredebileceğiniz, birlikte sinemaya gidebileceğiniz, birlikte bir şeyler yapmaktan zevk alabileceğiniz, sevişebileceğiniz ve belki de karşınızdakini minik minik keşfedip küçük sürprizler yaparak mutlu edebileceğiniz birini ararsınız... birey olmuş, gerçek, doğru ve dürüst birini... bulursunuz... çok güzel anlar yaşar mutlu olur, onun için her ne durumda (ruhsal/zihinsel/duygusal ve ekonomik olarak) olursa olsun birşeyler yapmak istersiniz... güzel geçer... ağzından çıkan her söze inanırsınız... yaptığı her davranışa... çok değilsinizdir ve çok şey beklemiyorsunuzdur yaşamdan, insanlardan... tamamen inanırsınız... evlenip çoluk çocuğa karışmasanız bile günün birinde, güzel bir ilişki yaşayacağınızı sanarsınız...
SANMAK HATALARIN ANASIDIR....
..
Gün batımlarında başka yöne göç edemeyen ürkek kuşlar gibiyiz,
Eski eski rotalar, hep takip ettiğimiz
Resimler hala siyah beyaz, hala tozlu
Çaresiz günler, yorgun yıllar, yıpranmış zaman geride bıraktığımız
Ezilmiş bir yarın kuyusunda sallandırdık umudu çoğumuz,
Korkmak...! nedensiz, niçinsiz.... kırılmak..! kime, niye...
Deniz dibinde vurgun yemiş güneş,
..