Bırak yüreğin kırılsın parçalansın dağılsın…
Bırak hüzün dört bir yanını kuşatsın…
‘Denizler dalgalı diye balıklar karaya göç etmez’…
Durulur her şey, zamanla durulur…
Yeter ki sabrına sarılmasını bil..!
..
Alelade göç değil, büyük olmalı mana.
Yeni ufuklar açıp, yol çizmeli insana.
Yeni yılda huzurlu bir hayat sürmek için,
Yarabbi! Dua ile hicret ederiz sana.
*** (14 Ekim 2015)
..
Bir kırlangıç olsam, kışımdan göç etsem sana
Komşu olsam gözlerine, kirpiklerine yuva yapsam
Bakışlarınla ısıtsam da asırlık yumurtalarımı
Sana bendeki sen kadar güzel sevdalar yavrulasam…
S.Güler
..
Yaz gelende çıkam yayla başına
Kurban olam toprağına taşına
Zalim felek ağı kattı aşıma
Ağam nerden aşar yolu yaylanın (Bingöl'ün)
Hanım çıkmış soğuk pınar başına
Güneş vurmuş kemrinin kaşına
..
Büyük bir göç var yüreğimde
İsyan niteliğinde bir göç
Yüreğim kendi kendine ceza veriyor
Yasaklarla dolu bir ceza
Büyülü aşk bile yetmiyor
Çünkü...
Aşk yasak,aşk günah,aşk ceza
..
Göç var, Safrani, eğer bilseydin
Böyle şen-şakrak geçmezdi günlerin
Kimler kaldı geriye, sevdiklerinden
Bir sızı bırakır yürekte, her giden
Bir vedâ bûsesidir çakar sinede
..
Göç etti, bu şehrin harsı yıllar boyu
Güç gitti, derman kalmadı, renkler koyu
Bir ah çekti, bin vah işitti derinden;
Taşlar oynadı, birer birer yerinden!
Viran olan beldeye baykuşlar konmuş
Yüreğimin ışığı, şamdanlar sönmüş!
..
Bir göç eylemektir
Tümcelerdeki eylemlerimizin sonu
Ve eğlenceli değildir hiçbir sürgün…
Bir zengin kalkışıdır
En fakir sofralardan
Yanık şehir ağıtlarıyla
Her yıl kutlamaktır sonunu
..
Severek yaşamak, sevilerek yaşamak ve ardından ihanet zincirleri ile sırtımızın yaralar içinde kaldığı, kanımızın donduğu, ağlamak sütunları ile ezildiğimiz bir bensizlik çamuru…
Kaybettiğimiz benlikler acılar içinde yıkanırken, ıslak gözlerle baktığımız aynadaki hasret bakışlarımızdaki göz bebeklerimizdi…
Kimlere acındık,
kimlerle acılandık,
her acılanmanın üzerimize gelen okları nerelerimizde yaralar açmadı…
Ve
..
2 Nisan 2006 tarihinde kaybettiğimiz eniştemiz anısına...
Anlatılmaz öyle birkaç uyakta
Nisan ayı yasta, duygular kaçak
Bir çınar misâli dimdik ayakta
Vedâsız göç etti Mehmet Erkoçak…
..
Göç etmek niyetindeyim
Bilinmeyen bir yerlere sesizce
Aşkını da önüme katarak sevgilim
Senden bile gizlice
O zaman bulurum belki seni
Sensiz olduğum her yerde
..
her zaman parçalarım bulutları nerden bileceksin
güne ben veririm maviyi aklına ne gelirse
alıcı kuşlar bana borçludur daima yüzüme gözüme sinmişliğin
filizkıran fırtınalarında bir asi çalıyım savrulmayan
acılarım göç haritasıdır aşkımın
..
Elemli şu dünyada
gönüm huzur buluyor tek kaldım tenhada
Yalnız yörüdüm vede yalnız göç edeceğim
zira alım yazımda büyle yazılı vermiş
yalnızlığı son göçe kadar hep seveceğim
çünkü bana yalnızlık önceden hissedenmiş
..
1+1…
2+1…
3+1…
İçinde de..ana okulu,güzel bir çevre
Oyun alanları…
Güzeeel bir peysaj…
Depremede dayanıkı…
..
Totem dönemi veya totem mesleği deyip; burun kıvırıp geçmeyin. Vakıf olursak eğer bir totemi dönemin, bir totemi mesleğin nelere kadir olduğunu göreceksiniz.
Sözgelimi, geçmişin bir varoluş şekli günümüze olan bir etkidirler. Tecridi olan yalıtımlı bir totem grubun kendi içinde sosyal kültürlü iletime dili vardı. Bu iletime dili temasları olmayan diğer grubun haberinin olmamakla bilmediği bir dildi.
Yine ha keza tecridi totem dönemin sonlarına doğru her aynı zamanda ya da farklı farklı zamanlarda bir totem dönemin içinde ortaya konan bir totem mesleği vardır. Her bir görülür iş o izole totem grup içinde totem meslekleriydi.
Totem meslekleri kendisine özgü kullanılan alet edevatıyla; o işin kendisine özgü iş görme süreçlerini ve aşamalarını adlandırır dile dek söylenir sözcüklerle isimlendirmeydi. Ya da iş görme süreçleri ve aşamaları yer yer işaret sıfatları olmakla o alan içinde farklı farklı dilin olmuş olması da bu tür sürecin günümüze olan bir etkidirler.
..
Her ne kadar tanrı düşüncesi tekleşmeye 4000 yıl önceden başladıysa da bu hiç bir zaman bu günkü anlayışa yakın olgunluğa erişmiş bir tek tanrı değildi. Ama bu adımlar, bu günkü tek tanrı anlayışına ulaşmamız için de atılması gereken başlangıç yol adımı uygarlaşmasıydılar da.
Değişen gelişen şeyin alacağı nihai şekli, o günde bilemezdiniz. Sizin o günlerde atacağınız adım, bir çeşit nihai adım gibi durur. Bu gün biliyoruz ki nihai adım yoktur. Nihai adım kendi kesikli sürekliliği içinde ancak vardır ve anlaşılırdır.
Bu nedenle İbrahim'in, Musa'nın, İsa'nın ve diğerlerinin tanrısının hepsi bir ve aynı gibi gösterilip söylense de incelendiğinde hep başka başkaydılar. Birbiriyle kesişen yanları, kendilerine aktarılan eski anlayışlardan süzülme, folklorik bilgi oluşla oturmuş olan meşruiyetlikti bir bilgi olan yanları vardır. Her süreçle yeni kılınan yeni yan, bu eski yanların üzerine oturtuluyordu. Bunun en temeli de ilahlar düzleminin yansıtılmasıyla kral tanrı, ya da rahip tanrı veya lugal tanrı anlayışıdır.
Seçme ayıklamalar yapılıp, yüzbinlerce düşünce efor sarflarıyla; oluşmuş eski, önceki güncel fikirler; şimdiki güncellikte olan ortak akla uygun hale getiriliyordular. Tanrı kavramı, hiç bir semavi dinler döneminde ve özellikle de İsa döneminde dahi bugünkü anlamına kavuşamamıştı. Bugünkü anlamı da yarınlardaki anlamının geri düzlemli ham şekli olacağı, kuşkusuzdur.
..
"-demek göç ediyorsunuz sizde kızım? "
"-evet öğremenim"
"üzülmüyor musun peki?
"-hayır"
"-ama seni çok özleyeceğiz"
"-öğretmenim bizde bizi bırakıp giden öğretmenlerimizi çok özlüyorduk. sonra geçiyor. vallahi"
..
Güzellikler kimin elime
gönül göç eyledi avşar eline
canım kurban canım tatlı diline
bakmazsım sağına soluna
güzellikler kimin eline
..
hayatta önce aşk sonra göç başlar,
Anlayacağın gönlüm..
bu dünya bir tiyatro bir oyun,
Bu son sahne perdeler kapanmaya yüz tutmuş...
Güzel oyna çok çalış yüksekte kalsın boyun,
..
Çokça sen azca ben içinde biz 3
Düşünüyordum. İçimde orman sessizliği, kuşların göç edip gittiği, olabildiğince soğuk yalnızlığımla... Bir şehir vardı. Bir şehir yoktu. Geçmiş zaman içinde anlatılan masal ülkelerinin birisinde. Şehir vardı içinde senin olduğun, şehir yoktu senin kaybolduğun. Seni bulmalıydım. Yalnızlığın başkenti senin olduğun yer olmalıydı. Gece gündüz arayışlarım sürdü. Sokaklar, şehirler, şiirler, insanlar, kitaplar, şarkılar her yerde seni sordum. Gören olmamıştı. En son bir bulutun üzerine binip gittiğini görmüşler. Hiç inandırıcı değil. Söyleyeninde gözleri kör. Sonradan anladım. Kötü durumda olsaydın haberin gelirdi. İyiydin haberin gelmiyordu. Ben seni özlüyordum. Başladığım her şiir yarım kalıyordu. Bir şiir vardı tutunduğum, her şiir eksikti aslında ama yazılıyordu. İçi dolu, dışı boş bedenimle yuvarlanıyordum. Uzaktı şehirler, uçaklar, gemiler, trenler, otobüsler, insanlar hepsi uzaktı. Bir sen yakındın uzansam tutacağım, uzanıp tutamadığım yüreğimden... Kanatlarımdaki son çelenkleri koparıp attım. Uçmak istemiyorum artık, ne istediğimi de bilmiyorum. Bildiğim tek şey sen yoktun.
Koskoca bir yalnızlığın içindeyiz artık. Sen seninle, ben seninle, biz bizin içinden çıkmışlığıyla...
..