süt lekesi kalmış bir bebek battaniyesi gibi
unutuldum, taşranın tozlu bir dolabında
kaburgamda iğreti bir uyarı tabelası
bir devrim artığıdır bu vücut,
yaklaşma!
terin bile tene değmeyeceği kadar soğuk
bir sabahla başlıyorum kendime
dilimin ucunda zor bir harf
telaffuzu tedirgin
bekliyorum
tükürüğümde biriken, tekinsiz
bir aidiyet arzusuyla.
retinamdan kırılan her ışık fotonu
başkalarının günah defterini aydınlatıyor
görmediğim düşmanlar büyütürken avuç içim
her ışık, başka bir suç ortaklığına çıkıyor
bense loş karanlıkta hedef aldım kendi gölgemi
kulaklarımı da kapatsam
hala çınlıyor içimde
doğmamış bir annenin sesi.
sıktım dişlerimi
ve susmakla cezalandırdım şehvetimi
ağzımda unuttuğum harf, çarmıha gerilmiş
düşmeyi reddeden
boğazıma çivili bir yutkunma.
her öpücük izini bir ülke yaptım
işte, sınır haritası kazınmış boynuma
sahte bir pasaportla vücudumun
yasaklı bölgelerine girdim
tüm organlarım sınır dışı edildi
yasa dışı
nefes taşımacılığı yaptım yıllarca.
bir çürüme değil bu
bilinçli bir taşkınlık, bir yozlaşma
zamanın kendini kustuğu yerde
ben hala öğürmeyi beceremiyorum
kusmukta çiçek açmaz belki ama
ben yine de toprağı yokluyorum
parmak aralarımla.
vantilatör her gece tavanın ortasında dönerken
bir mezar taşının gölgesi gibi dikilmiş
kendime bakıyorum yukarıdan
uykusuzluğu da unuttum
artık rüyalarım bir kamusal alan
herkes geçiyor içimden
iz bırakmadan.
onlar hala nefes aldığımı sanıyor
akciğerlerim burada, evet
ama ben çoktan eksildim içimden
yukarı çıkmak bir eylem değil artık
çöküş refleksleriyle öğrenilmiş
hücre içi bir zaruret
kalıtsal bir yükselme güdüsü
ve nihayet
bir nesil hatası
tamiri mümkün olmayan.
dilimin altında sakladığım o son sözü söylesem
yokluk yeniden kusardı beni
bu yüzden
sustum içime doğru
ölümün bile dinlemediği
bir ağızla.
Kara Mehmet Yıldız
Kayıt Tarihi : 3.4.2025 01:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tek keliymeyle harika.
TÜM YORUMLAR (1)