Bikesliğin yarenidir, öksüze kucak açmış gece,
Esir karaltının dipsiz boşluğunda kaybolan…
Kasavet tüten çaresizlere sırdaştır bazen,
Bazen masallardaki gibi hayalî bir düzmece,
Sitem dolu yıldızın parlak gönlünü çalan…
Gece…
Ketum bir gül gibidir, bülbüle müptela öylece…
Yankılanan sesler var kusursuz kalbinde,
Sahipsiz, kimsesiz…
Kimlikleri bilmece…
Haykıran tutkunlar var lambası söndürülmüş dünyada,
Yıldızlara sığınan, sadece…
Sevdaların sırdaşıdır, aşka emir yağdıran gece,
İki yârin gölgesini kavuşturur, yıldızlar içine değdikçe…
Zifiriyi tutar ressamın fırçası,
Aşkı anlatır tuvalin bedeninde hece hece…
Guajın sarı tonu kaplar yıldızların yüreğini bencilce…
Hiddetlenir gece,
Bulutlar yıldızlara perde çekince…
Mateme bürünür tüm kâinat…
Sahte bibloların suni çığlığı gibi,
Gökyüzü damlalar serpiştirir ince ince…
Ve
Set çekilen yıldızları bekler asilce,
Bir yetim misali gize sığınan gece…
Gece…
Grimsi bir renk çöker siluetine,
Don tutar sâyesi,
Soğuğa direnince…
Güneşe dilenir—yıldızlardır meramı—bulutları defetsin diye,
Ferhat’ın dağa yalvarışı gibi,
Çaresizce…
Beyhude bekler yıldızlar kara bulutların ardında,
Dönemez artık, yarene mektup yazdıran gece…
Sevdalar ertelenir gönüllerde,
İsteksizce…
Güneşe yalvarmak çare midir bilinmez,
Sırra kadem basmaktır en alası belki de…
Ve
Gündüz aşka hıyanet eder,
Geceyi saklar yıldızlardan,
Edepsizce…
Kayıt Tarihi : 9.5.2014 18:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

tebrikler.
TÜM YORUMLAR (1)