Leyl'im (seni çok sevdim affet)

Murat Bekir Alpars
102

ŞİİR


29

TAKİPÇİ

Leyl'im (seni çok sevdim affet)

Oysa kalbim,
tüm işgal girişimlerine direnmiş bir imparatorluktu
ve sen geldin,
başkentimi işgal ettin.

Ama ben sana;
geç Kaldım...

Ben omuzlarımda dünyayı taşırken çürüyen,
her yükün altında eriyen
varlığı ihtiyarlığında keşfedilmiş
bir bilgenin büstü gibi,
unutulmuş bir ilmin yorgun sessizliğiyle duruyordum.

Sen,
Orpheus melankolisi,
insanın kalbinde yankılanan sessiz bir ağıt gibi
kulaklarımda yeni bir heyecanın fitilini ateşleyip
kendi karanlığına çekildin.
Ve ben,
senin sesinle dirilen eski bir efsaneydim,
Gözlerinin içinde
yeniden doğan,
unutulmuş bir şairdim.

Olmasaydın,
hayat, düşlerin içinde boğulurdu...
Çünkü Seninle yaşamak,
Bir Sisifos misali sonsuz bir döngüde,
kendi anlamını yaratan bir direnişti.

Senin aşk'ın,
Pandora’nın kutusunu açmak,
acıyı, umudu, ışığı ve karanlığı birlikte taşımaktı.
Ve Sen olmasaydın,
dünya, keşfedilmeyi bekleyen
sonsuz bir bilinmezliğe gömülürdü.

Olmasaydın,
Ben, bir efsanenin tozlu sayfası,
sessizliğin en koyu koynunda unutulmuş bir kelime,
anlamsızlığın içinde kaybolan bir hikaye gibi
yok olurdum.

İçimde bir Kudüs vardı,
her dinden kırık dökük kalıntılar,
seccademin üstünde iki damla yaş
alnımın değdiği yerde bir yangın,
kudüs ayrı bir ibret,
ben ayrı bir feverandım
ve senin aşkınla yeniden var oluyordum...

Gözlerin,
yakılmış kadim kütüphaneler gibi
bilgelik dolu,
yarısı yanmış kitapların
rüzgarda savrulan yaprakları gibiydi;
ve ben bulabildiğim her satırda kayboluyordum...

Ve sen hiç gelmedin...

Olmayışının
beynimi kemirdiği
ciğerimi söktüğü
şizofrenik bir durumdayken
çıkmazlarımın içine sığamıyordum.
Allahın verdiği bir sebatın kararlılığıyla,
senin yokluğunu yaşamak
artık sadece bir imtihandan ibaret
ve bir intihardan feragatti.

Sana ettiğim intizar
bir dağın yamacından aşağı yuvarlanan taşlardı
her biri Sisifos’un lanetiyle dönüyordu kendi üstüme.
Ve yine seccademin üstünde çamurlu ayak izleri...
ve ben yine bir geç kalmışlığın içinde
kendi kavgalarımda yeniliyordum...

Bazen düşünüyorum,
belki de aşk;
bir tür yargı sistemiydi
yalnızca masumlar sever,
günahkârlar hüküm verirdi.

Savaşlar gördüm içimde,
ama en büyük yıkım
senin bir tek susuşunla gerçekleşiyordu.

Şimdi anlıyorum,
insan sevilmeden de yaşayabiliyormuş,
ama affedilmeden ölünmüyor işte.
Seni çok sevdim, Leyl'im affet...
Çünkü affedilmemiş her sevda
ertelenmiş bir kıyamettir.
Seni çok sevdim affet...

Allah'a döndüm sonunda,
çünkü bu sevginin acısı
yalnızca Allah’a anlatılınca geçiyordu.

Oysa ben,
senin yokluğunu kalbimde değil
kaderimde taşıdım
kederimde taşıdım
çünkü bazı ayrılıklar
kapanmamış kader satırları,
hiç iyileşmeyen keder yaralarıdır.

Ben seni sevdim,
ama bu sevda da
ben, Leylanın ve Kaysın susturulduğu
o çölün tam ortasındaydım.
Artık hiçbir ilham o yaslı kumların arasından inmeyecekti kalbime senden sonra.

Şimdi içimde bir Medine özlemi,
ama dışımda hâlâ Mekke’deki taşlanmış sabrım.

Şimdi geceler,
adını andığım tesbihlerle geçiyor.
Çünkü kalbim,
seni anmadıkça
abdestini bozuyormuş gibi titriyor.

Ve ben,
bir ömre sığmayan susuşunla
her gün yeniden yargılanıyorum.
ve Allah susulanları da duyar biliyorum...

Ne olur susma...
Sen sustukça
ucu paslı bir hançer saplanıyor bağrıma....

Susma!
Susma Leyl'im...

Murat Bekir Alpars
Kayıt Tarihi : 3.4.2025 03:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!