Güneş, çatlamış testi.
Kırık camlardan sızan ışık, yarık yarık.
Bir çocuğun gözünde takılı kaldı saat:
Ding... Kırmızı yağmur başladı.
Kaldırımlar, açılmış ağızlar.
Taşlar fısıldıyor kayıp isimleri:
Ahmed... Leyla... Musa... Toz, kemiklerin alfabesini yazıyor rüzgâra.
Beton, kök salmış cesetlerle konuşuyor.
Bir buldozer sırtında, gümüş balıklar.
Deniz, çarşaflara sarılı çığlıkları yutuyor.
Sahilde bir anne, kumdan memeler yoğuruyor.
Süt yerine, toprak akıyor.
Kıyıya vurmuş bir bot, tahta dişlerini gösteriyor aç.
Uzaktan, televizyon çerçevesinde bir gülümseme:
"İnsani Operasyon!"
Ekran, kanı şerbet rengine boyuyor.
Bir sunucunun kravatı, kırık bir minareyi boğuyor.
Sessizlik, basın açıklaması yapıyor mikrofonla.
Sokak lambaları, darağacına dönmüş.
Işık huzmelerinde sallanıyor gölgeler
Çelik kuşların gagasından düşen tüyler.
Gece, yırtık bir battaniye.
Yıldızlar, delik deşik.
Bir baba, haritanın üstünde ekmek arıyor.
Sınırlar, dikenli tellerden yılanlar.
Uluslararası hukuk, kâğıttan bir gemi:
Su alıyor, batıyor,
İmzalı belgelerle dolu gövdesi.
Sabah, küllerin içinde doğuyor.
Bir kız çocuğu, enkazda çiçek suluyor:
Susuz... Kökleri havaya uzanmış bir zeytin fidanı,
Gökyüzünü köklerine çekiyor
Kan kırmızı, bir meyve veriyor.
Kayıt Tarihi : 10.6.2025 18:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!