ortaokulun tebeşir tozlu yıllarında tanımıştım Mehmet’i
o kadar zaman geçmesine,
ve bir çoğunu unutmama rağmen
sıra arkadaşlarımın,
hala dün gibi aklımda 347 Mehmet..
...
Mehmet hep aynı ceket ve pantolonla gelirdi okula.
on beş, yirmi yıllık bir ceket..
abisinden belki de ta babasından kalma
kendisinden epey yaşlı bir ceket taşırdı yani sırtında
kaybolurdu kısacık kolları bu yüzden hep
ceketinin yırtılmış astarı altında
bakmayın ceket dediğime işte,
yamalı bir bohçadan farsızdı aslında
...
teneffüs aralarındaki boğuşmalarımızda
sökülürdü ve her gün bir yerleri daha
azar işitirdi Mehmet bu yüzden
belki de her gün annesinden
...
babasından hiç azar işitmemiş Mehmet bu arada
Mehmet açmadan çünkü gözlerini yalan dünyaya
kapanmış gözleri babasının
bir daha açılmamak üzere gencecik yaşında
...
beslenme çantası da hep aynıydı bizim Mehmet'in
5-6 zeytin ve kuru ekmek bir parça
parası olmadığı için
çocuklar koşuştururlarken teneffüslerde kantine
Mehmet seyrederdi hep sıra kavgası yapan çocukları,
uzaktan uzaktan..
dalıp giderdi gözleri
sıyrılırdı bir anda
bütün o gürültü ve şamatadan
kim bilir neler neler geçerdi o zaman aklından
...
genelde,
okulun ilk başladığı zamanlarda olurdu parası
yaz boyu simit satar,
su satar,
ayakkabı boyar
yapmadığı iş yok belki de Mehmet’in
diğer çocuklar top,
Mehmet ekmek parası peşinde yani
...
ha birde
bayram sonralarında biriktirdiği harçlıklar var
işte böyle zamanlar,
bizim Mehmet kantin sırasının en basında
beklerdi dört kulağıyla teneffüs zilinin çalmasını
en üst katta olmasına rağmen bizim sınıf
aşağı kattaki kantine bütün çocuklardan önce varırdı
bir gazoz
ve bir simit alırdı
ve yudumlardı sonra o gazozu
sanki saatlerce..
...
işte şimdi,
ister istemez soruyorum kendi kendime
var mıydı Mehmet gibi
bir gazozdan bu kadar zevk alan başka bir kimse..
...
(2004,ist)
Kayıt Tarihi : 14.8.2006 17:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!