Tanışmamızın ilk günlerinde kenetlenmişti Parmaklarımız.
Temelimiz Boğaziçi kadar sağlamdı
Ve çocukluğumuzun
Kıskançlık saatlerinde karışmıştı
Marmara’nın durgun sularına gözyaşlarımız.
İleride, ucu görünen bir yerde,
Sözcük oyunlarının oynandığı saatlerdi onlar,
Taşmak, derdi biri,
İçimden nehirler taşıp giderdi
Gönlünün kapalı havza saatlerine.
Sense küçük mutluluklar peşindeydin hâlâ,
Aklın, annenin bir taşımlık kulplu cezvesinde.
Susturmak güçtü eskiden kalma öyküleri.
Kaderimi paylaşan insanlardı dost bildiklerim.
Eller,
Zamansız ayrılığın kurbanları demişler bize.
Hangi ayrılık, hangi zaman,
Eller bize neden düşman?
İçimdeki acı çok başka:
Gönlümdeki hapishaneden dostlarım firar etti
Ve elebaşları sendin,
İlk kazmayı sen vurdun tünel için.
Bu ilk darbenin verdiği hasarla yaşamak,
Artık benim ikinci kaderim.
Beynimdeki çılgın seslere
Bir gardiyan düdüğü eklemişim ne çıkar?
Bende sana değil,
Evrene yetecek kadar
Yaşanmamış öykü var.
Kayıt Tarihi : 21.8.2010 14:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!