İpe asılan ruhsuz erdemler..
Anlamlı düzensizlik mi,
anlamsız düzen mi!
en ağır basanı
varolan yüzyılda?
ve yahut
Soğuk şiirlerim,
damağıma dokunan..
Sarmaşıklardaki ses benzeşmeleri,
kalıplara ruh gibi oturan
tinsel mekanizmaları..
Hem varolmak,
Kızıl Aksanlı şiirler dökülürdü,
Aydan Ayzıt zıplayıp geldiğinde
Gamisin alfabesine!
Alfabedeki gizil ayrıntılara da
kurtlarla koşan kadınların hikayeleri*..
Taba rengi deri çantadan ise
Kokular etrafımızda..
Kahvenin kokusu geliyor ilk önce,
çekirdeklerine kadar hissediyorum
ve çikolata..
Her içime çekişimde
ciğerime ciğerime doluyor!
Eğer ki kendi ışığın
yeryüzüne çarmıhlansın istiyorsan
ya kendini çemberin taa ortasına
sallandırmalısın,
ve yahut kırmalısın
o kemik zincirlerini
Bu,
ağır çekim kuvvetlerindeki
dört kompartmanlı yüreğim,
öyle bir ağır basar oldu ki
mantığıma;
Seyit Onbaşının dalladığı
Kustuğum sözlerden
silbaştan bir yemek yap bana..
Ama saf ve bi o kadar da katkılı olsun
yaptığın o yemek,
Tanrı eli değmiş gibi!
onu kat,
Kulaklarımda o nahoştan gelen uğultu,
rüzgar tadında o efsuni bakışlar..
yavaştan yana kayan tekne,
sağ başımdan tüten o silüet..
Kendim kadar emin olduğum
o koku:
Neden her dem tazedir Venüs...?
İki müzik perdeli peri
-birisi lirlerin prensesi
diğeri şiirlerin Valia sı,
iki çift meme vermiştir
yeni doğacak akıma:
Sol bağbozumumda
birdenbire bitiveren bir gölcük
-gölcük ki
içinde kocaman bie denizatı,
tümleyeni iki küçük çekiç balığı:
denizleri vurup da geçen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!