Birlikte yaşlanabilir miyiz
Sevgili Günlüğüm lütfen lütfeenn ✍🏻
Bu yaşa geldiğimiz on yıllar dolu aylara, günlere bakınca ne kadar da şanslı olduğumuzu görüyorum ve her defasında yeniden yeniden şükrediyorum. Sen de şükürler ediyor musun birlikteliğimize?
Evet dediğini duyuyor gibi değil, duyuyorum adeta. İçimdesin, yüreğimde öyle bir yerdesin ki kimsenin çalamayacağı kapıların berisinde. Kalemi elime aldığımda ise heyecanlanıyor yanımda beliriveriyorsun. Seni gidi şirin huzurlu kimlikli şey seni.
Kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmayan ağaçtan yapılmış siyah bel destekli sandalyede hemen şuracıkta işte, şuracıkta oturuyorsun farkındasın değil mi? Senin dönüpte sandalyeye bakan gözlerini yerim yerim💫
Kendini görmek mi istiyorsun şimdi?
Olur, ama önce sür göz bebeklerimin izini. Yakala bak aynana.
Gözlerimi kapayıp başımı sağa veya sola çevirip boynumu uzatıp dokunuyorum ya sana, soluğunu duyumsuyorum.
Sende aşkıda yaşıyorum ne harika şey değil mi?
Aşkta özlenen modası geçmeyen her şey sende. Uyandığım her sabah sanki seninle ilk kez tanışıyor gibi diri ve taze bir aşkın ilk günü, ilk heyecanı gibi. Güne seninle başlamak, gözlerim dünyaya kapanıp rüyalara açılırken elimi sıkı sıkıya tutan bir tek sen.
Yalnızca sen!
Mübalağa yaptığımı düşünüyorsun aç kalbimi bak bakalım, senin daha da üstüne çıkabilmiş bir yeldeğirmeni var mı?
Hadi başlayalım✍🏻 serenattan sonrası açtı kollarını başlasın uzuun uzadıya yazımız. Biz yazar, bizi bize okuruz.
Ayak ağrılarıyla tüm gece kıvrandım ve tahmin edersin ki acılı bir ifadeyle uyandım, güneşin atmosferin dışından değil de sanki, bu evden doğduğuna bir haftadır kanaat getirdim.
Bilim insanları görev başınaaa please, s’il vous plâit!
Güneş yön değiştirdi sanki Yarabbi.
Bu evden doğuyor net, güneş gözlüğüyle oturuyorum evde sayın göz doktoru hekim bey.
O değil de güneş ışığından gözlerimi kısmaktan, yüzüm kırışacak
hay Allah bak şimdi. Neyseki yüzde doksandokuz bu yıl çıkacağız bu huzur dolu evden.
Spor salonuna yakın bir yere gideceğiz.
Valaaaa! Dans dans dans. Düşünsene evden çık önce yüz, ardından on dakika sauna ve buz gibi şok suyun altına gir.. Hııı hııı ayyy çığlıklarından sonra tuzlu ayranı iç ve beş veya yedi değişken dakika buhar odasında buharları izle. Oyna buhar damlacıklarıyla. Kalpler çiz kollarına, bacaklarına.
Sanırım bunun için yaratıldım. Sudan çıkıp, suyun diğer halleriyle buluşmaktı dünyadaki görevim.
Yüz akıyla görevimin bilincindeyim.
Rahmetli Anneciğim kızım sen
“ördek misin” der dururdu.
İstanbul’da yaşamanın bedeli, trafikte geçen zamanımı oturup hesapladımda rakamlar silkelendi sayıya döndü.
Sayı renk değiştirdi vay anam vay dedirtip elimi başıma götürdü.
Hayırlısı ile Allah işlerimizi kolay eylesin inşallah.
Şimdiden merak ediyorum yeni evimizi heyecan duyuyorum.
Bir kere önünde, yanında veya arkasında mutlaka ağaçlar olmalı ve bir koca balkon. Açık olmalı etrafı gökyüzüne baktığımda görmeliyim yıldızları. Hatta daha da ileri gidip sayabilmeliyim sayılarını.
Göz kırptıkları anda balkonda oturuyor olmalıyım, sarılmalıyım kapayıp gözlerimi. Kirpiklerimin buluşması gibi sarılmalıyım yıldızlarla uzakları yakın ederek.
Allah gönlümüze göre versin. Amin
Nitekim “herkes kalbinin ekmeğini yer” derler.
Hayatta sıralamalarım var bazıları biliyorsun Sevgili Günlüğüm✍🏻
1-Yalnızlık ve Kalemim.
2- Kitaplarım
3-Tango ayakkabılarım
4-Ayak ve el paletlerim.
5- Koşmak
Zaman zaman yer değiştirsede sıralama, birinci sıranın, alt kattaki komşuların kavgasından haberi olmuyor. Ya da oluyor, bir tilkiyi düşünüyor, ardından dükkanı!
Hiç biriyle muhatap olmuyor ne garip ulaşılmaz bir hikayesi var değil mi?
Bir kimliği ez cümle!
Burjuva..!
Yazı ne kadar uzadı hiç bilmiyorum.
Bunları aşmışız biz. Bazen diyolla yazıların uzun. Yazar olamayanın eleştirmen olması hikayesi gibi, tebessüm ediyorum.
Alsalar ellerine kalemi, bir saatte bu kadar enine boyuna genişçe ne yazabilecekler!
Devrik cümle varsa da umurumda değil, çünkü; bizi bize yazanız kalıplara karşıyız Sevgili Günlüğüm✍🏻
Değişmeyen netlik şu ki!
Yazılarım şiirsel. İşinin ehli kalemler dile geldi. Bence caz dinleyip caz söyleyelim.
Neticede nereden nereye atladığımız belli. Sırıkla atladık biz bu hikayeyi.
Ayak parmaklarım son koşuda su toplamış üstüne havuz antrenmanları ve üzerine kilometrelerce yürü şu an çok acı çekiyorum.
Uzattım ayaklarımı vazelinler sürdüm bakalım.
Pazar günü sınava gireceğim gel gör halimi. Heyecanım ve spora bu kadar zaman harcamanın pişmanlığını da yine aynı kalbin içinde yaşıyorum.
Anlayacağın kavga gürültü ve sevinç çığlıkları aynı kalbin içinden geliyor ve ilk defa bugün kahvaltıda ne yiyeceğim diye düşündüm.
Canan K…….y hocanın “at yemi, yemeyin” dediği yulaf benimde mutfağıma girdi.
Sütle serin serin yaz sabahları iyi geldiğini anladım ama sanki yerken Canan hoca bir yerden bakıyor ve “at yemi, at yemi” diyor gibi. Tembel işi birde, maydanoz ve tüm yeşillikleri yıkama uğraşı bu güneşte! İnanmazsın tüm güneş ışığı bu evde. Şimdi anlıyorum çıkarıp silahını, güneşi vurmaya çalışan vatandaşı.
Nihayetinde ayak parmaklarımda ağrı acı karışımı ile yumurtalı, maydanozlu güzel bir kahvaltı yaptım ve siyah çayı dün bitirdiğimi unutarak dün eve dönerken markete girmeyince siyah çaysız bir kahvaltı yaptım.
Gerçi üç dört yıldır kahvaltıyla birlikte çay içmiyorum. Onbeş yirmi dakika sonra veya dayanabilirsem yarım saat sonra çay.
Bugün ise kahvaltıdan yarım saat sonra filtre kahve yaptım. Kalemi elime alıp oturunca kahve de fincanda sıcaklığını yitirdi. Canım sağolsun.
Velhasıl kelam, pazar günü sınav var.
Zihinde de heyecan.
Kahvaltı ile birlikte harika film izledim. Sırf parmak acımı unutup kahkaha atmak adına.
Eğil kulağına fısır fısır bir şey diyeceğim” film iyi geldi”…
Kayıt Tarihi : 1.7.2025 12:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!